GELİR VERGİSİ III | Nurullah Tosun
02.12.2015
GELİR VERGİSİ  III

 

 

GİRİŞ

Gelir vergisi, bir çok ülkenin vergi sisteminde yer alan önemli bir gelir kaynağıdır. Mükellefin kişisel ve ailevi durumlarını dikkate alan subjektif yapılı bir vergi türüdür. Günümüz kamu maliyesinde vergilendirilecek değer olarak gelir esas alınmaktadır. Bu konuda iki kuram vardır. Bunlar;

KAYNAK KURAMI

•         Bu kurama göre gelir beşeri veya maddi bir kaynaktan elde edilmeli, arızi olmamalı, belli bir dönemde tekrarlanabilmelidir. Gelirin kaynağı sürekli olmalıdır. Kaynağın gelir getirici niteliğinde zaman zaman olabilecek kesintiler, bu sürekliliğe zarar vermez. Buna göre; zirai, ticari, sınai veya hizmetsel bir faaliyet neticesi elde edilen geliri vergilendirilebilecektir.

NET ARTIŞ KURAMI

•         Net artış teorisi, servette net artış kuramı ve geniş anlamda gelir olarak da adlandırılan bu kuram, belli bir dönem içinde servetteki artışın dikkate  alınması suretiyle vergilendirmenin yapılmasını öngörür.

•         Buna göre; dönem başındaki servet değeri ile dönem sonundaki servet değeri arasındaki farka, dönem içinde yapılan tüketimin eklenmesi sonucu bulunan değer, o dönem içinde elde edilmiş gelir varsayılarak vergilendirilecektir.

•         Başka bir deyişle; net artış kuramına göre gelir, belli bir dönemde yapılan tüketim ile aynı dönem içinde yapılan tasarruftan oluşacaktır. Bu şekilde açık olmayan bir tanımın arızi kazançları da kapsadığı söylenebilir.

GELİR VERGİSİNİN KONUSU  VE GELİRİN UNSURLARI

            Gelir vergisinin konusu, gerçek kişilerin elde ettiği gelirlerdir. Nitekim, 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu’ nun 1. maddesinde “Gerçek kişilerin gelirleri Gelir Vergisine tabidir. Gelir, bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarıdır.”hükmü yer aldıktan sonra gelirin unsurları Gelir Vergisi Kanunu’nun 2. maddesinde 7 bent halinde aşağıdaki gibi sayılmıştır.

•         1. Ticari kazançlar;

•         2. Zirai kazançlar;

•         3. Ücretler;

•         4. Serbest meslek kazançları;

•         5. Gayrimenkul sermaye iratları;

•         6. Menkul sermaye iratları

•         7. Diğer kazanç ve iratlar

Yukarıda yapılan gelirin tanımında, vergiye tabi gelirin özellikleri aşağıdaki gibi belirlenmiştir.

a) Gelirin Şahsiliği: Gelir vergisi yalnızca gerçek kişilerin gelirine uygulanan bir vergidir. gelir vergisi yalnız gerçek kişilerin gelirlerini vergiye tabi tuttuğu için, tüzel kişilerden sermaye şirketleri gelir vergisi dışında kalır.

Gerçek kişi,Medeni Kanun hükümleri çerçevesinde şahsiyet sahibi olan,yani hak ve borç edinmeye ehil olan insandır.

b) Gelirin Yıllık Oluşu: Vergilemede gerçek kişiye ait gelirin bir yıllık tutarı nazara alınır. Gelir Vergisi Kanunu bir yıllık dönem olarak takvim yılını esas almıştır.

c)Gelirin Gerçek ve Safi Oluşu: Vergilendirilecek gelirin gerçek ve safi olması gerekir. Gelirin safi olması ise,gelirin elde edilmesi sırasında yapılan giderlerin gayri safi hasılattan indirilmesinden sonra kalan kısmın vergiye tabi tutulmasını ifade eder.        

d) Gelirin Elde Edilmiş Olması:Gelirin elde edilmesi vergileme yönünden büyük önem taşır. Elde edilmeyen gelirin vergilendirilmesinden bahsedilemez. Elde etme,kişinin o gelir üzerinde hukuken tasarrufta bulunabilmesini ifade etmektedir. Kişi,eğer sahibi bulunduğu geliri başkasına bağışlayabiliyor,onunla mal ve hizmet satın alabiliyor ve borçlarını ödeyebiliyorsa geliri elde etmiş sayılır.

Gelir unsurları itibariyle elde etme farklılık göstermektedir.        

            -Ticari ve zirai kazançta tahakkuk esası geçerlidir. Gelirin mahiyet ve tutar itibariyle kesinlik kazanmış olması,elde edilmiş sayılması için yeterlidir.          

            -Serbest meslek kazançlarında elde etme, ilke olarak “fiili tasarruf“a bağlanmıştır. Nakden veya aynen tahsil edilmemiş gelir elde edilmiş sayılmaz.     

            -Gayrimenkul sermaye iratlarında  da elde etme, fiili tasarrufu ifade eden tahsilata  bağlanmıştır.           

            -Menkul sermaye iratlarında elde etme hukuki ve ekonomik tasarrufa bağlıdır.  

            -Diğer gelir unsurlarında elde etme “hukuki ve ekonomik  tasarrufa bağlıdır.

              GELİR VERGİSİNDE MÜKELLEFİYET ŞEKİLLERİ          

            Gelir Vergisi, şahsa bağlı bir vergidir. vergi hukukunda iki türlü mükellefiyet şekli belirlenmiştir. Bunlar “Tam Mükellefiyet” ile “Dar Mükellefiyet” olarak adlandırılmışlardır.

TAM MÜKELLEFİYET:

            Tam mükellefiyet, esas olarak vergi kanunlarının uygulama alanının şahıs (gerçek kişi) itibariyle tespitini ifade eder. Burada hedef şahıstır. Şahıstan hareket edilerek gelire gidilir. Tam mükellef şahsın hangi ülkede olursa olsun elde ettiği gelirlerinin tümü vergilendirilir. Vergi kanunlarının uygulama alanının şahıs itibariyle tespiti, uyrukluk esası ve mülkiyet esası olmak üzere iki ayrı esasa göre yapılır.

            Uyrukluk esasında, şahıs nerede bulunursa bulunsun, hayatını hangi ülkede sürdürürse sürdürsün uyrukluğunda bulunduğu ülkede, tam mükellefiyet esasında vergilendirilir.

                        Mülkiyet esasında ise, kişinin tam mükellefiyete tabi olup olmadığının tespiti bakımından hayatını devam ettirdiği ülke esas alınır.

TAM MÜKELLEFİYET ŞARTLARI

•         Gelir Vergisi Kanunu’ nun 3. maddesinde aşağıda belirtilen gerçek kişilerin tam mükellefiyete tabi oldukları hükme bağlanmıştır.

•         1.Türkiye’de yerleşmiş olanlar,

•         2. Resmi daire ve müesseseler veya merkezi Türkiye’ de bulunan teşekkül ve teşebbüslere bağlı olup adı geçen daire, müessese, teşekkül ve teşebbüslerin işleri dolayısıyla yabancı memlekette oturan Türk vatandaşları (Bu gibilerden, bulundukları memlekette elde ettikleri kazanç ve iratları dolayısıyla gelir vergisine veya benzer bir vergiye tabi tutulmuş bulunanlar, mezkur kazanç ve iratları üzerinden ayrıca vergilendirilmezler.)

•         Bunlardan birincisi mülkiyet, ikincisi uyrukluk esasında tam mükellefiyete tabi olmanın ölçü ve şartlarını ifade etmektedir.

TÜRKİYE’ DE YERLEŞME

•         Gelir Vergisi Kanunu’nda, “Türkiye’ de yerleşme” ikametgah ve oturma süresi olmak üzere iki ayrı esasa göre belirlenmiştir.

a) İkametgah Esasında Yerleşmenin Tespiti:

•         Gelir Vergisi Kanunu’ nun 4. maddesinin a bendinde, ikametgahı Türkiye’ de bulunanlar Türkiye’ de yerleşmiş sayılmıştır. İkametgahın Türkiye’ de bulunması halinde tam mükellefiyete tabi olma yönünden başka hiçbir şart aranmayacaktır. Anılan maddenin parantez içi hükmünde, ikametgahın Medeni Kanunun 19 ve müteakip madde hükümlerine göre tespit edileceği belirtilmiştir. Medeni Kanunun 19. maddesinde, ikametgah, bir kimsenin yerleşmek niyeti ile oturduğu yer olarak tanımlanmıştır.

b)Oturma Süresi Esasında Yerleşmenin Tespiti:

Gelir Vergisi Kanunu 4-b bendinde ise  Türkiye’ de bir takvim yılı içinde altı aydan fazla oturanlar Türkiye’ de yerleşmiş sayılacağı hüküm altına alınmıştır.

Oturma Süresi Esasının İstisnaları:

•         Türkiye’de yerleşmiş olma durumunun, altı aylık oturma süresine bağlanması, güvenlik hükmü olarak bile, “sert” bir ölçüdür. Bu yüzden bu hususta yumuşatma yapma ihtiyacı duyulmuş, bazı hallerde bir takvim yılı itibariyle altı aylık süre geçirilmiş olsa bile, Türkiye’ de yerleşmenin gerçekleşmeyeceği kabul edilmiştir. Bu husustaki düzenleme şöyledir. (Gelir Vergisi Kanunu madde 5)

 a)  Belli ve Geçici Görev veya İş İçin Gelenler:

•         Belli ve geçici görev veya iş için Türkiye’ ye gelen; iş, ilim ve fen adamları, uzmanlar, memurlar, basın yayın muhabirleri ve durumları bunlara benzeyen diğer kimseler Türkiye’ de bir takvim yılı içinde aralıksız altı aydan fazla otursalar bile Türkiye’ de yerleşmiş sayılmazlar.

b)  Tahsil, Tedavi, İstirahat veya Seyahat Amacıyla     Gelenler:

c)Tutukluluk, Hükümlülük veya Hastalık Hali:

DAR MÜKELLEFİYET

GENEL OLARAK DAR MÜKELLEFİYET

•         Gelir Vergisi Kanunun 6.maddesinde Türkiye’de yerleşmiş olmayan gerçek kişilerin sadece,Türkiye’de elde ettikleri kazanç ve iratlar üzerinden vergilendirilecekleri hüküm altına alınmıştır.

•         Anlaşılacağı üzere,bir gerçek kişinin dar mükellefiyet esasında vergiye tabi tutulabilmesi için Türkiye’de yerleşmiş olmaması gerekir.

•         Dar mükellefiyette sadece Türkiye içinde elde edilen kazanç ve iratlar vergiye tabi tutulur.

•         Dar mükellefiyet esasının konuluş amacı,vergi mükerrerliğinin önlenmesidir.

•         Yerleşmemiş olanların elde ettikleri kazanç ve iratları,ayrıca ikametgahlarının bulunduğu memleketin mevzuatına göre vergilendirildiğinden dar mükellefleri sadece,yerleşmedikleri memlekette elde ettikleri kazanç ve iratlar üzerinden vergilemede isabet vardır. Hedef olarak alınan gelirdir.

•         Gelir Vergisi Kanununun 7. ve 8. maddesinde  Dar Mükellefiyette vergilendirilecek kazanç ve iratların hangi hallerde Türkiye’de elde edilmiş sayılacağı açıklanmıştır. Buna göre ;

TİCARİ KAZANCIN TÜRKİYE’DE ELDE EDİLMESİ             

            Gelir  Vergisi Kanununun 7. Maddesinin  birinci fıkrasının 1 nolu bendinde ticari kazancın Türkiye’de elde edilmesi; “Kazanç sahibinin Türkiye’de işyerinin olması veya daimi temsilci bulundurması ve kazancın bu yerlerde veya bu temsilciler vasıtası ile sağlanması şartına bağlanmıştır. 

            Türkiye’de yerleşmiş olmayan bir gerçek kişinin,Türkiye’de ticari kazanç sağlayabilmesi için şu şartların gerçekleşmesi gerekir;    

            -Bir işyerinin olması,

            -Veya daimi bir temsilci bulunmasıdır.

            -Türkiye’de işyeri veya daimi temsilcisi bulunan dar mükellefler,bu birimleri vasıtasıyla ticari kazanç sağladıkları takdirde bu kazançları nedeniyle gelir vergisine tabi tutulacaklardır.

 

ZİRAİ KAZANCIN TÜRKİYE’DE ELDE EDİLMESİ:

•         Yabancı kişilerin elde ettikleri zirai kazançların Türkiye’de elde edilmiş sayılması için,kazancı doğuran zirai faaliyetin Türkiye’de icra edilmesi gerekmektedir.

•         Yani, zirai işletmenin Türkiye’de bulunması ve yabancı kişinin bu işletmede zirai faaliyet icra etmesi gerekmektedir.

ÜCRETİN TÜRKİYE’DE ELDE EDİLMESİ

Dar mükellefiyete tabi olanlar yönünden ücretin Türkiye’de elde edilmiş sayılması için;

-Hizmetin Türkiye’de ifa edilmiş veya edilmekte olması,

-Veya hizmetin Türkiye’de değerlendirilmesi, gerekir(Gelir  Vergisi Kanunu’nun 7.maddesi)

    Bu şartlardan sadece birinin bulunması,ücretin Türkiye’de elde edilmiş sayılarak vergilendirilmesi için yeterlidir.

    Maddeye göre,ödemenin Türkiye’de yapılması veya ödeme yabancı memlekette yapılmışsa, Türkiye’de ödeyenin veya nam veya hesabına ödeme yapılanın hesaplarına intikal ettirilmesi veya karından ayrılmasıdır.

    Türkiye’de değerlendirilen hizmetin Türkiye dışında ifa edilmesinin bir önemi  bulunmamaktadır. Bu halde de ücret Türkiye’de elde edilmiş sayılır. Burada hizmetin ifa edildiği yere değil değerlendirilen yere bakılacaktır.

SERBEST MESLEK KAZNCININ TÜRKİYE’DE ELDE EDİLMESİ

            Serbest meslek kazancının Türkiye’de dar mükellefiyet esasında elde edilmiş sayılması için; serbest meslek  faaliyetinin Türkiye’de yapılmış olması veya değerlendirmenin Türkiye’de yapılması gerekmektedir.

GAYRİMENKUL SERMAYE İRADININ TÜRKİYE’DE ELDE EDİLMESİ

            Bu iratların vergilendirilmesinde, Gelir Vergisi Kanununun 7’nci maddesinin 5’inci bendi hükmü uygulanacaktır. Bu madde hükmüne göre,yabancı kişinin Türkiye’de gayrimenkul sermaye iradı elde etmiş sayılabilmesi için;

-Gayrimenkulun Türkiye’de bulunması,

-Bu mahiyetteki mal ve hakların Türkiye’de kullanılması veya Türkiye’de değerlendirilmesi gerekmektedir.

MENKUL SERMAYE İRADININ TÜRKİYE’DE ELDE EDİLMESİ

•         Dar mükellefiyet esasında menkul sermaye iradının Türkiye’de elde edilmiş sayılması için, Türkiye dışında yerleşmiş bulunan  gerçek kişinin sermayesini Türkiye’de yatırmış olması gerekir.

•         Sermayenin Türkiye’de yatırılmış olmasından maksat, sermayenin Türkiye’de kullanılmasıdır.

•         Bu durumda, başka bir ülkede yatırılmış olan sermaye dolayısıyla elde edilen getiri için dar mükellefler açısından gelir vergisi uygulanmayacaktır

DİĞER KAZANÇ VE İRATLARIN TÜRKİYE’DE ELDE EDİLMESİ

•         Diğer kazanç ve iradın Türkiye’de elde edilmiş sayılması için diğer kazanç ve iradı doğuran işin veya muamelenin Türkiye’de yapılması veya Türkiye’de değerlendirilmesi gerekir.

•         Örneğin  Türkiye dışında yerleşik bir gerçek kişiye ait bir ihtira beratının Türkiye’deki bir işletme tarafından satın alınması halinde değerlendirme Türkiye’de yapılmış olacağı için kazanç Türkiye’de elde edilmiş sayılarak dar mükellefiyet esasında vergilendirilecektir.

TİCARİ KAZANÇ

1. TİCARİ KAZANCIN NİTELİĞİ

•           Ticari kazanç, gelir vergisine tabi unsurlar içinde kapsam ve mahiyet itibariyle önemli yere sahip bir kazanç unsurudur. Gelir vergisi kanununun 37. maddesinde yer alan tanımına göre;

•          “Her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançlar ticari kazançtır.” şeklinde yapılan tanımlamadan sonra GVK’nun uygulaması açısından aşağıda sayılan faaliyetlerden doğan kazançların da ticari kazanç olduğu belirtilmiştir.

•         Maden, taş ve kireç ocaklarının, kum ve çakıl istihsal yerlerinin, tuğla ve kiremit harmanlarının işletilmesinden;

•         Coberlik işlerinden (Borsaya kayıtlı olarak ve kendi nam ve hesabına hisse senedi ve tahvil alım satımı yapılması);

•         Özel okul, hastane ve benzeri yerlerin işletilmesinden;

•         Devamlı olarak gayrimenkul inşa edip satan veya devamlı olarak ( bina, arsa,dükkan, kat, daire...vs.) alım satımı ile uğraşanların bu işlerinden;

•         Kendi nam ve hesaplarına menkul kıymet alım satımı ile devamlı olarak uğraşanların bu faaliyetlerinden;

•         Satın alınan veya trampa suretiyle iktisap olunan arazinin , iktisap tarihinden itibaren 5 yıl içinde parsellenerek bu müddet içinde veya daha sonraki yıllarda kısmen veya tamamen satılmasından ; elde edilen kazançlar.

•         Diş protezciliğinden elde edilen kazançlar

•         Ticari Faaliyetin Özellikleri Şunlardır;

1-Ticari faaliyetin sermaye ve emekten oluşan iki ana unsuru vardır .

2-Ticari kazancı diğer kazanç türlerinden ayıran en temel özellik ise ticari faaliyetin devamlılığıdır .

3-Gelir getirici faaliyetin bir organizasyon içinde yapılması gerekmektedir.

•         TİCARİ KAZANCIN VERGİLENDİRİLMESİ

•         Ticari kazanç vergilendirilmesinde tahakkuk esası uygulanmaktadır. Tahakkuk esası; bir karşılığa dayanan iş veya işlemlerde bunun karşılığını teşkil eden bedelin ödenmesi gereken safhaya gelmesidir.

•         Başka bir ifadeyle mahiyet ve tutarı itibari ile, hukuken o gelirin sahibi tarafından talep edilebilir olmasıdır.

•         Bu safhada geliri doğuran iş veya işlem eksiksiz olarak tamamlanır ve tutar olarak kesinleşir.

•         Ticari Kazançta İstisnalar;

•         1-Vergiden Muaf Esnaf (mad.9)

•         2-PTT Acentalarında Kazanç İstisnası (md.18)

•         3-Eğitim ve Öğretim İşletmelerinde Kazanç İstisnası (mad.20)

•         4-Sergi ve Panayır İstisnası (Mad.30/1)

•         Ticari kazancın vergilendirilmesi

     1-Esnaf Muaflığından Yararlananlar

     2-Gelir Vergisine Tabi Olanlar  

     a-Basit Usulde Vergilendirilenler

     b-Gerçek Usulde Vergilendirilenler  

      1-İşletme Defteri Tutanlar

      2-Bilanço Esasına Göre Defter Tutanlar

Basit Usulde Ticari Kazancın Tespiti;md.46

•         47 ve 48 inci maddelerde yazılı şartları topluca haiz olanların ticari kazançları basit usulde tespit olunur. Basit usulde ticari kazanç, bir hesap dönemi içinde elde edilen hasılat ile giderler ve satılan malların alış bedelleri arasındaki müspet farktır. Bu fark yapılan faaliyetle ilgili olarak Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre alınması ve verilmesi mecburi olan alış ve giderler ile hasılatlara ilişkin belgelerde yazılı tutarlara göre hasaplanır. Bu suretle tespit ve beyan olunan kazanç vergi tarhına esas alınır.

•         Bu usulde vergilendirilenler, kazancın tespiti ve Vergi Usul Kanunu'nun defter tutma hükümleri hariç, bildirme, vesikalar, muhafaza, ibraz, diğer ödevler ve ceza hükümleri ile bu Kanun ve diğer kanunlarda yer alan ikinci sınıf tüccarlar hakkındaki hükümlere tabidirler.

•         Basit usulde vergilendirilen mükellefler, faaliyetlerine ilişkin mal alış ve giderleri ile hasılatlarını gösteren belgeleri ayrı ayrı dosyalarda saklamak zorundadırlar.

•         Bu belgelerin kayıtları, mükelleflerin bağlı bulundukları meslek odalarının oluşturdukları bürolarda tutulur. Bu bürolarda 13.6.1989 tarihli ve 3568 sayılı Kanun'a göre yetki almış yeterli sayıda meslek mensubunun çalıştırılması zorunludur. Bu büroların kayıt, tasdik ve vergi dairesine karşı yükümlülükleri ile diğer usuller Maliye Bakanlığı'nca belirlenir.

•         Basit usule tabi ticaret erbabından, sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlediği veya kullandığı tespit edilenler, bu hususun kendilerine tebliğ edildiği tarihi takip eden aybaşından itibaren ikinci sınıf tüccarlara ilişkin hükümlere tabi olurlar.

•         Aynı işte ortak olarak çalışanlar hakkında 47' nci maddede yazılı yıllık kira bedeli ve 48' inci maddede yazılı iş hacmi ölçüleri toplu olarak, diğer şartlar ortakların her biri için ayrı ayrı aranır.

•         Ortaklarından birisi gerçek usule göre gelir vergisine tabi bulunan ortaklıklarda, diğer ortakların ticari kazancı da gerçek usulde tespit olunur.

•         Adi ortaklık halinde çalışanlardan aynı zamanda diğer şahsi bir işle de iştigal edenlerin gerçek veya basit usulden hangisine göre vergilendirileceği, 47 nci maddenin 2 numaralı bendi ile 48 inci maddede yer alan ölçülerden şahsi işine ait olanlara, ortaklıklardan hissesine düşen miktarların eklenmesi suretiyle tespit olunur.

•         şahsi işin mevcut olmaması halinde, muhtelif ortaklıklardaki hisselerin toplanması ile yetinilir.

•         (6322 sayılı kanunun 7.maddesiyle değişen fıkra; Yürürlük 15.06.2012)Basit usule tabi olmanın şartlarından herhangi birini takvim yılı içinde kaybedenler, ertesi takvim yılı başından itibaren gerçek usulde vergilendirilirler.

•         Basit usulün şartlarını haiz olanlardan, bu usulden yararlanmak istemediklerini yazı ile bildirenler dilekçelerinde belirttikleri tarihten veya izleyen takvim yılı başından, yeni işe başlayanlar ise işe başlama tarihinden itibaren gerçek usulde vergilendirilirler.

•         Gerçek usulde vergilendirilen mükelleflerden, 47 nci maddede yazılı şartları taşıyanlardan arka arkaya iki hesap döneminin iş hacmi 48 inci maddede yazılı hadlerden düşük olanlar, yazılı talepleri üzerine bu şartın gerçekleşmesini takip eden takvim yılından başlayarak basit usule geçebilirler.

•         İşin eş ve çocuklara devri halinde iş hacminin hesabında devirden önceki süreler de dikkate alınır.

•         Sahte veya muhteviyatıitibarıyla yanıltıcı belge düzenledikleri tespit edilenler hiçbir suretle basit usulde vergilendirilmezler.(*)

•         (6322 sayılı kanunun 7.maddesiyle eklenen fıkra; Yürürlük 15.06.2012)Gerçek usulde vergilendirilmekte iken işini terk eden mükellefler ile basit usulün şartlarını kaybedenlerden gerçek usulde vergilendirilmeye başlamadan önce işini terk eden mükellefler, terk tarihini takip eden yılın başından itibaren iki yıl geçmedikçe basit usule dönemezler. Bu hüküm, işin eş veya çocuklara devri halinde de uygulanır.

•         Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir

Basit usule tabi olmanın genel şartları şunlardır: MD.47

•         1. Kendi işinde bilfiil çalışmak veya bulunmak (işinde yardımcı işçi ve çırak kullanmak, seyahat, hastalık, ihtiyarlık, askerlik, tutukluluk ve hükümlülük gibi zaruri ayrılmalar dolayısıyla geçici olarak bilfiil işinin başında bulunmamak bu şartı bozmaz. Ölüm halinde iş sahibinin dul eşi veya küçük çocukları namına işe devam olunduğu takdirde, bunların bilfiil işin başında bulunup bulunmamalarına bakılmaz.)

•         2. İşyeri mülkiyetinin iş sahibine ait olması halinde emsal kira bedeli, kiralanmış olması halinde yıllık kira bedeli toplamı büyükşehir belediye sınırları içinde (1.1.2012 tarihinden itibaren 5.000 TL.) diğer yerlerde (1.1.2012 tarihinden itibaren 3.500 TL.) aşmamak.

•         3. Ticari, zirai veya mesleki faaliyetler dolayısıyle gerçek usulde Gelir Vergisi'ne tabi olmamak.

2 ve 3 numaralı bent hükümleri öteden beri işe devam edenlerde takvim yılı başındaki, yeniden işe başlayanlarda ise işe başlama tarihindeki duruma göre uygulanır.

Basit usule tabi olmanın özel şartları şunlardır: md.48

•         1. Satın aldıkları malları olduğu gibi veya işledikten sonra satanların yıllık alımları tutarının (4842 sayılı Kanunun 16 ncı maddesiyle kanuni had olarak belirlenen tutarlar. 1.1.2012 tarihinden itibaren 70.000 TL. veya yıllık satışları tutarının 1.1.2012 tarihinden itibaren105.000 TL. aşmaması,

•         2. 1 numaralı bentte yazılı olanların dışındaki işlerle uğraşanların bir yıl içinde elde ettikleri gayri safi iş hasılatının tarihinden itibaren 35.000 TL aşmaması,

•         3. 1 ve 2 numaralı bentlerde yazılı işlerin birlikte yapılması halinde, yıllık satış tutarı ile iş hasılatı toplamının 1.1.2012 tarihinden itibaren 70.000 TL aşmaması.

•         Milli piyango bileti, akaryakıt, şeker ve bunlar gibi kar hadleri emsallerine nazaran bariz şekilde düşük olarak tespit edilmiş bulunan emtia için, bu maddenin 1 ve 3 numaralı bentlerinde yazılı hadler yerine ilgili bakanlıkların mütalaası alınmak suretiyle, Maliye Bakanlığınca belirlenecek alım satım hadleri uygulanır.

Aşağıda yazılı olanlar, basit  usulden faydalanamazlar: md.51

•         1. Kollektif şirket ortakları ile, komandit şirketlerin komandite ortakları;

•         2. İkrazat işleriyle uğraşanlar;

•         3. Sarraflar ile kıymetli maden ve mücevherat alım satımı ile uğraşanlar;

•         4. Bu Kanunun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasında sayılan kişi ve kurumlara karşı inşaat ve onarma işini taahhüt edenler ile bu mükelleflere karşı derece derece taahhütte bulunanlar;

•         5. Sigorta prodüktörleri;

•         6. Her türlü ilan ve reklam işleriyle uğraşanlar veya bu işlere tavassut edenler;

•         7. Gayrimenkul ve gemi alım satımı ile uğraşanlar;

•         8. Tavassut işi yapanlar (dayıbaşılar hariç);

•         9. Maden işletmeleri, taş ve kireç ocakları, kum ve çakıl istihsal yerleri, tuğla ve kiremit harmanları işletenler;

•         10.Şehirlerarası yük ve yolcu taşımacılığı yapanlar ile treyler, çekici ve benzerlerinin sahip veya işleticileri (Yapısı itibariyle sürücüsünden başka ondört ve daha aşağı oturma yeri olan ve insan taşımaya mahsus motorlu kara taşıtları ile yolcu taşıyanlar hariç);

•         11. Maliye Bakanlığınca teklif edilen ve Bakanlar Kurulunca kararlaştırılan iş grupları, sektörler, il ve ilçeler, büyükşehir belediyeleri dahil olmak üzere il ve ilçelerin belediye sınırları (mücavir alanlar dahil), belediyelerin nüfusları, yöreler itibariyle veya sabit bir işyerinde faaliyette bulunulup bulunulmadığına göre gerçek usulde vergilendirilmesi gerekli görülenler.

Bakanlar Kurulunca gerçek usulde vergilendirilmesi öngörülen  mükelleflere ilişkin almış olduğu kararlar aşağıdaki gibidir.

•         8/5521 sayılı B.K.K. ile Zirai mahsul satın alarak bu mahsulleri kısmen veya tamamen tüketici dışında kalanlara satan ticaret erbabının gerçek usulde vergilendirilmeleri kararlaştırılmıştır.

•         92/2683 Sayılı B.K.K. ile Her türlü televizyon, video, radyo, teyp, müzik seti, disk-çalar, kamera, bilgisayar, soğutucu, çamaşır ve bulaşık makinası, elektrikli süpürge, elektronik müzik aletleri, elektrikli dikiş makinası ile elektrikle çalışan benzeri eşyaların alım-satımı ve üretimi ile uğraşan mükelleflerin gerçek usulde vergilendirilmesi kararlaştırılmıştır.

•         95/6430 sayılı B.K.K. ile Büyükşehir belediyesi olan illerin  Erzurum,Diyarbakır,Sakarya (23.07.2004 tarihinden geçerli olmak üzere ve 5216 sayılı Büyük şehir Belediyesi Kanunu ile Büyük Şehir şınırları içerisine alınan yerlerden yeni bağlanan mahallelerle birlikte  2000 yılı genel nüfus sayımındaki nüfusu 30.000’den az olan yerler hariç) mücavir alan sınırları dahil olmak üzere Büyükşehir belediye sınırları içinde aşağıda belirtilen faaliyetleri yapan mükellefler 1 Mayıs 1995 tarihinden itibaren gerçek usulde vergilendirilirler.

•         a) Her türlü emtia imalatı ile uğraşanlar,

•         b) Her türlü emtia alım-satımı ile uğraşanlar,

•         c) İnşaat ile ilgili her türlü işlerle uğraşanlar,

•         d) Motorlu taşıtların her türlü bakım ve  onarım işleriyle uğraşanlar,

•         e) Lokanta ve benzeri hizmet işletmelerini işletenler,

•         f) Eğlence ve istirahat yerlerini işletenler.

Basit Usulde Vergilendirmede Belge Düzeni

•         Bu usulde vergilendirilenlerin VUK’nun 173/2. maddesi gereğince  defter tutma mecburiyetleri yoktur., 1/1/1999 tarihinden itibaren Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre fatura, perakende satış vesikaları ve diğer belgeleri düzenleme ve kullanma mecburiyetleri vardır. Bu mükellefler kazancın tespiti ve Vergi Usul Kanununun defter tutma hükümleri hariç, bildirmeler, vesikalar, muhafaza, ibraz, diğer ödevler ve ceza hükümleri ile bu Kanun ve diğer kanunlarda yer alan ikinci sınıf tüccarlar hakkındaki hükümlere tabidirler.

•                     Basit usulde vergilendirilen mükelleflerin taşıt ve diğer sabit kıymetlerini satmaları dolayısıyla fatura düzenleme yükümlülükleri yoktur. Öte yandan mükelleflerce yapılan taşıt sayışının noter satış sözleşmesi ile diğer sabit kıymet satışlarının ise gider pusulası düzenlenerek tevsik edilmesi mümkün bulunmaktadır. (GVK 230 Nolu Genel Tebliğ) 

•         Katma Değer Vergisi Kanununun 17/4-a maddesinde 4842 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle Gelir Vergisi Kanununa göre basit usulde vergilendirilen mükelleflerin teslim ve hizmetleri 1/7/2003 tarihinden geçerli olmak üzere katma değer vergisinden istisna edilmiştir.

•         yaptıkları teslim ve hizmetlerde işlem bedeli üzerinden katma değer vergisi hesaplanmayacak, bu işlemlerle ilgili olarak düzenlenecek belgelerde katma değer vergisi gösterilmeyecek veya “KDV dahildir” mealinde bir şerhe yer verilmeyecektir.

•                     Kendilerine yapılan teslimler nedeniyle yüklendikleri KDV’yi indirim imkanı olmadığı için basit usulde vergilendirilen mükellefler yüklendikleri KDV’yi maliyet unsuru olarak dikkate alacaklardır.

•         Basit Usule Tabi Olmanın Şartlarından Herhangi Birini Takvim Yılı İçinde Kaybedenler İle Basit Usulden Yararlanmak İstemeyenlerin Vergilendirilmesi

•         Gelir Vergisi Kanununun 46 ncı maddesi uyarınca, basit usule tabi olmanın genel ve özel şartlarından herhangi birini takvim yılı içinde kaybedenler, ertesi takvim yılı başından itibaren gerçek usulde vergilendirileceklerdir. Basit usulün şartlarına sahip olmakla birlikte bu usulden yararlanmak istemediklerini yazı ile bildirenler;

•         Bu talepleri doğrultusunda takip eden aybaşından veya izleyen takvim yılı başından,

•         Yeni işe başlayanlar ise işe başlama tarihinden, itibaren gerçek usulde vergilendirileceklerdir.

GERÇEK USULDE TİCARİ KAZANCIN TESPİTİ

•         193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu’na göre ticari kazançlarını vergilendirmede basit usul koşullarını taşımayan gelir vergisi mükelleflerinin kazançları gerçek usule göre tespit edilir. Ticari kazançları gerçek usule göre tespit edilen mükellefler, Gelir Vergisi Kanunu ve Vergi Usul Kanunu’ndaki hükümlere göre defter tutma yükümlülüğü açısından kendi içinde iki gruba ayrılmıştır.

•         1)- Birinci sınıf tacirler (Bilanço esası)                                      

•         2)- İkinci sınıf tacirler (İşletme esası)

•         Hangi mükelleflerin, birinci sınıf tacir sayılacağı 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 177'nci maddesinde belirtilmiştir. Buna göre yazılı mükellefler birinci sınıf tacir sayılırlar:

-  Satın aldıkları malları olduğu gibi veya işledikten sonra satan ve yıllık alımları  tutarı 140.000 YTL veya yıllık satışlarının tutarı 190.000 YTl yi aşanlar; 

- Birinci bentte yazılı olanların dışındaki işlerle uğraşanlardan bir yıl içinde elde ettikleri gayri safi iş hasılatı 77.000 YTL'yi aşanlar,

- 1 ve 2'nci bentlerde yazılı işlerin birlikte yapılması halinde, yıllık satış tutarı ile 2'nci bentte yazılı iş hasılatının beş katının toplamı 140.000 YTL 'yi aşanlar;

- Her türlü ticaret şirketleri (Adi şirketler iştigal nevileri yukarıdaki bentlerden hangisine giriyorsa o bent hükmüne tabidir)

- Kurumlar vergisine tabi diğer tüzel kişiler; (Bunlardan bir kısmına Maliye Bakanlığı tarafından işletme hesabı esasına göre defter tutmasına müsaade edilebilir)

- İhtiyari olarak bilanço esasına göre defter tutmayı tercih edenler.

- Yukarıda sıralanan şartları taşımayan mükellefler ikinci sınıf tacir sayılırlar ve ticari işletme hesabına göre defter tutmak zorundadırlar.

Birinci Sınıf Tacirler ve Bilanço Esasına Göre Ticari Kazancın Tespiti

•         GVK’nın 38. maddesinde açıklandığı üzere “Bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet fark” olarak tanımlanmıştır. Bu dönem zarfında işletme sahip veya sahiplerince:

•         İşletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir;

•         İşletmeden çekilen değerler ise farka ilave olunur.

•         Ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu kanunun 40 ve 41’inci maddeleri hükümlerine uyulur.

•         Muhasebe uygulama genel tebliğlerinde belirlenen esaslara göre Tek Düzen Hesap Planına uygun olarak çıkarılan bilançoya “Ticari Bilanço" bu bilançonun vergi kanunlarına göre düzenlenmiş şekline ise "Mali Bilanço" denilmektedir. Vergi kanunlarının uygulanmasında Mali Bilanço esas alınır.

•         Ticari kazanç, dönem sonunda çıkarılan mali bilançolar üzerinden hesap dönemi sonunda ve başındaki özsermaye tutarlarının karşılaştırılması suretiyle hesaplanır.

•         Dönem sonundaki özsermayenin dönem başındakine göre fazla olan kısmı, yani müspet  fark o dönemin ticari kazancı sayılır.

•         Şayet dönem başındaki özsermaye dönem sonundakinden daha yüksekse aradaki fark, işletmenin zararını gösterir.

•         Ancak dönem içinde işletmeye dışarıdan ilave olunan ve özsermayeyi arttıran değerlerin bulunan farktan indirilmesi, işletmeden çekilmiş ve özsermayeyi azaltan değerlerin ise bu farka eklenmesi gerekmektedir.

İkinci Sınıf Tacirler ve İşletme Hesabı Esasına Göre Ticari Kazancın Tespiti

•         İşletme hesabı esasına göre ticari kazanç, bir hesap dönemi içinde elde edilen hasılat ile giderler arasındaki müspet farktır. Burada elde edilen hasılat ifadesiyle işletme tarafından tahsil olunan paralarla, tahakkuk etmiş alacakları (kredili olarak veya taksitle satışlardan elde edilen hasılat dahil); faaliyete ilişkin giderler ise tediye olunan ve borçlanılan meblağları ifade eder.

•         İşletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler her hesap döneminin sonunda Vergi Usul Kanunu'nun 196'ncı maddesi uyarınca bir "İşletme Hesabı Hulasası" çıkarırlar. işletme hesabı hulasasına aşağıdaki maddeler birer kalem halinde ayrı ayrı yazılır.

Gider Bölümüne:

•         Yapılan envantere göre hesap dönemi başındaki emtia mevcudunun değeri.

•         Hesap dönemi içinde satın alınan emtianın değeri

•         İşletme faaliyetleri çerçevesinde yapılan tüm giderler.

Hasılat tablosuna:

•         Hesap dönemi içinde satılan emtianın değeri ile sunulan hizmet karşılığı ve çeşitli sebeplerle elde edilen paralar.

•         Yapılan envantere göre hesap dönemi sonundaki mevcut emtianın değeri.

Ticari Kazancın Tespitinde İndirilecek ve İndirilmeyecek Giderler·

•         Tüm kazanç ve iratlarda olduğu gibi, ticari kazanç da, safi tutarıyla vergilendirilir. Elde edilen kazancın safi tutarının hesaplanmasında ticari işle ilgili yapılan giderlerin elde edilen hasılattan indirilmesi gerekir.

•         Giderlerin indirilmesi açısından esas olanı gelir vergisi mükelleflerinin kanunen kabul edilmeyen giderleri (KKEG) dönem içerisinde ticari kazançtan düşmemesidir. Eğer bu çeşit ödemeler dönem içerisinde kazançla hiçbir şekilde ilişkilendirilmemişse, KKEG olarak belirtilen tutarın beyanname verilirken matraha eklenmesine gerek yoktur. Ancak KKEG, giderin yapıldığı sırada dönem kazancından düşülmüş ise, beyannamenin verilmesi sırasında kazanca ilave edilecektir.

Gelir Vergisi Kanunu'na Göre İndirilecek Giderler:

•         Ticari kazancı elde etmek için yapılan bir kısım giderlerin vergi kanunlarınca hasılattan indirilebilmesi ilkesi kabul edilmiştir.Hangi gider unsurlarının gelir vergisi matrahından indirilebileceği GVK 40. maddesi uyarınca aşağıda sıralanmıştır. Ancak bir giderin indiriminin kabul edilebilmesi için giderin mutlaka:

•         Ticari kazancın elde edilmesi veyahut idame ettirilmesi amacıyla yapılmış olması,

•         Vergi kanunlarında belirtilen haller müstesna olmak üzere, tevsik edici bir belgeye dayanması ,

•         Tahakkuk esası ve dönemsellik ilkesine uygun olması gerekmektedir.

Ticari Kazancın Elde Edilmesi ve İdame Ettirilmesi için Yapılan Genel Giderler.gvk/40-1

•         Ticari kazanç ile ilgili olarak yapılan genel giderlerin indirilebilmesi için kazancın elde edilmesi ve idamesi arasında bir illiyet bağı bulunması, giderlerin kazancın elde edilmesine yönelik olması harcamanın ilgili olduğu gelir doğuran olayın vergiye tabi olması, yapılan gider karşılığında maddi veya maddi olmayan herhangi bir kıymet iktisap edilmemiş olması ve giderin maliyet unsuru olmaması gerekir.

Aşağıda sayılan giderler genel olarak bu mahiyettedir.

•         Kırtasiye, temizlik, ısıtma, aydınlatma, su ve telefon gideri,

•         İşyeri, araç ve işletme faaliyetiyle ilgili malların kira giderleri,

•         Bina, taşıt, emtia ve bunlara yönelik sigorta giderleri

•         Pazarlama, satış ve dağıtım giderleri,

•         Yapılan işle orantılı temsil ve ağırlama giderleri,

•         Finansman giderleri

•         Reklam giderleri,

•         İmalat sürecinde bulunmayan personel giderleri

•          Götürü Gider Uygulaması

•         (İhracat, yurt dışında inşaat, onarma, montaj ve taşımacılık faaliyetlerinde bulunan mükellefler, bu bentte yazılı giderlere ilaveten bu faaliyetlerden döviz olarak elde ettikleri hâsılatın binde beşini aşmamak şartıyla yurt dışındaki bu işlerle ilgili giderlerine karşılık olmak üzere götürü olarak hesapladıkları giderleri de indirebilirler.) gvk 40/1

Götürü Gider Uygulamasının özellikleri:

•         Her türlü yurt dışı taşımacılık faaliyetinden döviz olarak sağlanan hasılat götürü gider uygulamasına konu olabilecektir.

•         TL karşılığında yapılan ihracat hasılatı götürü gidere konu olamaz. Ancak KKTC ‘ne yapılan hariç

•         Götürü gider uygulamasından ihraç kayıtlı mal satan mükellefler faydalanamaz.

•         Hizmetli ve işçilerin iş yerinde veya iş yerinin müştemilatında iaşe ve ibate giderleri, tedavi ve ilaç giderleri, sigorta primleri ve emekli aidatı (Bu primlerin ve aidatın istirdat edilmemek üzere Türkiye'de kain sigorta şirketlerine veya emekli ve yardım sandıklarına ödenmiş olması ve emekli ve yardım sandıklarının tüzel kişiliği haiz bulunmaları şartiyle), 27'nci maddede yazılı giyim giderleri; mad.40/2

•         İşle İlgili Olmak Şartıyla Mukavelenameye veya  İlama veya Kanun emrine İstinaden Ödenen Zarar, Ziyan ve Tazminatlar. Mad.40/3

•         Ancak : GVK'nun 41/6'inci maddesinde kanunen kabul edilmeyen giderler sıralanırken, teşebbüs sahibinin suçlarından doğan tazminatların indirime konu edilemeyeceği belirtilmiştir. Bu nedenle GVK'nun 40/3'üncü maddesinde belirtilen zarar ve tazminatların teşebbüs sahibinin suçlarından ve şahsi nedenlerden kaynaklanmamış olması gerekmektedir.

•         İşle ilgili ve yapılan işin ehemmiyeti ve genişliği ile mütenasip seyahat ve ikamet giderleri (Seyahat maksadının gerektirdiği süreye maksur olmak şartiyle); mad:40/4

•         Madde hükmüne göre; Seyahat ve ikamet giderlerinin otel faturası, uçak, tren bileti gibi belgelerle kanıtlanması ve seyahat amacının gerektirdiği süreyi aşmaması gerekmektedir. Bunun yanında yurt dışı seyahatlerde seyahat gideri, bu amaçla alınan dövizin tamamı değil, bundan fiilen harcanan kısma isabet eden tutardır.

Kiralama Yoluyla Edinilen veya İşletmeye Dahil Olan ve İşte Kullanılan Taşıtların Giderleri

•         Taşıtın işletmeye dahil olması demek, bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerde, taşıtın bilançonun aktifinde yer alması demektir. İşletme hesabı esasında defter tutulması halinde ise taşıt, işletme hesabı defterinin demirbaşların kaydedildiği sayfasında yer almalı, şayet ayrı bir amortisman defteri tutuluyorsa bu defterde ya da amortisman listelerinde taşıta yer verilmelidir.

•         Taşıtlar için yapılan harcamaların gider olarak indirilebilmesi için taşıtların işle ilgili yerlerde kullanılması gerekmektedir. Mükellefin özel işlerinde kullandığı taşıt giderleri ticari işletmesinin aktifinde kayıtlı olsa bile gider olarak indirimi mümkün değildir.

•         Taşıtlara ait olağan tamir bakım giderleri, taşıtların iktisadi değerlerini arttırıcı nitelikte olmadığından doğrudan gider olarak dikkate alınabilir. Ancak motor değişimi ve yük araçlarına yapılan karoseri veya kasalar için yapılan harcamalar taşıtların iktisadi değerlerini arttırıcı giderler olduğundan bu giderlerin ilgili oldukları taşıtın maliyetine eklenerek amortisman yoluyla itfa edilmesi gerekmektedir.

İşletme ile İlgili Olmak Şartıyla Bina, Arazi, Gider, Tüketim, Damga Belediye Vergileri, Harçlar gibi Ödenen Ayni Vergi, Resim ve Harçlar. Mad 40/6

•         KDV Kanunu'nun 58'inci maddesinde mükellefin vergiye tabi işlemleri üzerinden hesaplanan KDV ile mükellefçe indirilebilecek KDV'nin, gelir vergisinin ve kurumlar vergisinin matrahlarının tespitinde gider olarak kabul edilmeyeceği hükme bağlanmıştır. Bu hükme göre indirilemeyecek KDV'nin gider olarak dikkate alınması gerekmektedir.

•         işyerleri için ödedikleri çevre temizlik vergilerini safi kazancın tespit edilmesinde gider olarak indirmeleri mümkündür.

•         Vergi Usul Kanunu Hükümlerine Göre Ayrılan Amortismanlar. mad.40/7

•         Vergi Usul Kanunu’na  göre amortisman ayırabilmek için amortismana tabi kıymetin işletmede kullanılması, (Kullanmanın fiilen başlaması şart olmayıp, sabit kıymetin envantere alınmış olması yeterlidir.) Amortismana tabi iktisadi kıymetin işletmede bir yıldan fazla kullanılması, yıpranmaya ve aşınmaya veya kıymetten düşmeye maruz bulunması gerekmektedir.

•         İşverence Sendikalar Kanunu Hükümlerine Göre Sendikalara Ödenen Aidatlar. (şu kadar ki; ödenen aidatın bir aylık tutarı, işyerinde işçilere ödenen çıplak ücretin bir günlük toplamını aşamaz) mad.40/8

•         149 Seri Numaralı Gelir Vergisi Genel Tebliği'ne gere sendika aidatının, işverenler tarafından gider yazılabilmesi için, aidatın ilgili bulunduğu yılda sendikaya ödenmesi gerekir. İlgili bulunduğu yılda ödenmeyen sendika aidatları, daha sonraki yıllara ait ticari kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınmayacaktır.

•         İşverenler tarafından ücretliler adına bireysel emeklilik sistemine ödenen katkı payları (İşverenler tarafından bireysel emeklilik sistemine ödenen ve ücretle ilişkilendirilmeksizin ticari kazancın tespitinde gider olarak indirim konusu yapılacak katkı paylarının toplamı, ödemenin yapıldığı ayda elde edilen ücretin %15'ini ve yıllık olarak asgari ücretin yıllık tutarını aşamaz. Gerek işverenler tarafından bireysel emeklilik sistemine ödenen katkı payları, gerekse bu Kanunun 63 üncü maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendi kapsamında indirim konusu yapılacak prim ödemelerinin toplam tutarı, ödemenin yapıldığı ayda elde edilen ücretin %15'ini ve yıllık olarak asgari ücretin yıllık tutarını aşamaz.).

•         Bakanlar Kurulu bu oranı yarısına kadar indirmeye, iki katına kadar artırmaya ve belirtilen haddi, asgari ücretin yıllık tutarının iki katını geçmemek üzere yeniden belirlemeye yetkilidir.mad;40/9

•         Fakirlere yardım amacıyla gıda bankacılığı faaliyetinde bulunan dernek ve vakıflara Maliye Bakanlığınca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde bağışlanan gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddelerinin maliyet bedeli.mad.40/10

•         Gelir Vergisi Kanunu’na Göre Kanunen Kabul Edilmeyen Giderler

•         Gelir, bir gerçek kişinin bir takvim yılında elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarıdır. Safi kazancın tespit edilmesi sırasında indirilemeyecek olan giderler GVK’nun 41. maddesinde sayılmıştır.

•         1. Teşebbüs sahibi ile eşinin ve çocuklarının işletmeden çektikleri paralar veya aynen aldıkları sair değerler (Aynen alınan değerler emsal bedeli ile değerlenerek teşebbüs sahibinin çektiklerine ilave olunur.)

•         Böylece, işletmeden çekilen değerlerle ilgili olarak oluşan kârın işletme bünyesinde vergilendirilmesi sağlanmıştır. Buna göre örneğin bir müteahhidin satmak üzere yaptığı dairelerden birini çocuğuna vermesi halinde bu dairenin emsal bedelinin matraha ilave edilmesi gerekmektedir.

•         2. Teşebbüs sahibinin kendisine, eşine, küçük çocuklarına işletmeden ödenen aylıklar, ücretler, ikramiyeler, komisyonlar ve tazminatlar;

•         18 yaşından büyüklerin küçük çocuk sayılamayacaklarından, işletmeden (bir hizmet karşılığı olmak şartıyla) aldıklar ücret, ikramiye vb. gider olarak kabul edilecektir.

•         Diğer yandan, sadece kâra ortak olan ve sermaye olarak emeğini koymuş ortağa, ayrıca ödenen ücretlerin gider olarak yazılabileceği yönünde yargı kararları bulunmaktadır

•         3. Teşebbüs sahibinin işletmeye koyduğu sermaye için yürütülecek faizler;

Örneğin, ithal mal alım satımıyla uğraşan bir mükellefin işe başlarken koyduğu 500.000 USD sermaye nedeniyle, yıl sonunda 50.000YTL kur farkı doğduğunda, ortaya çıkan bu kur farkının gider yazılarak matrahtan indirilmesi mümkün değildir

•         4. Teşebbüs sahibinin, eşinin ve küçük çocuklarının işletmede cari hesap veya diğer şekillerdeki alacakları üzerinden yürütülecek faizler;

•         kanun koyucu, sermayenin düşük tutularak işletmenin işletme sahibine, eş ve küçük çocuklarına sürekli borçlu gösterilerek, bu alacaklara yürütülecek faizler yoluyla, işletmenin kazancının düşük gösterilmesine engel olmak istemiş ve bu tür alacaklar için yürütülen faizleri gider olarak kabul etmemiştir

•         5-Bu fıkranın 1 ilâ 4 numaralı bentlerinde yazılı olan işlemler hariç olmak üzere, teşebbüs sahibinin, ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit edilen bedel veya fiyatlar üzerinden mal veya hizmet alım ya da satımında bulunması halinde, emsallere uygun bedel veya fiyatlar ile teşebbüs sahibince uygulanmış bedel veya fiyat arasındaki işletme aleyhine oluşan farklar işletmeden çekilmiş sayılır.

•         Teşebbüs sahibinin eşi, üstsoy ve altsoyu, üçüncü derece dahil yansoy ve kayın hısımları ile doğrudan veya dolaylı ortağı bulunduğu şirketler, bu şirketlerin ortakları, bu şirketlerin idaresi, denetimi veya sermayesi bakımından kontrolü altında bulunan diğer şirketler ilişkili kişi sayılır.

•         Bu bent uygulamasında, imalat ve inşaat, kiralama ve kiraya verme, ödünç para alınması veya verilmesi, ücret, ikramiye ve benzeri ödemeleri gerektiren işlemler, her hâl ve şartta mal veya hizmet alım ya da satımı olarak değerlendirilir.

•         İşletmeden çekilmiş sayılan farklar, ilişkili kişi tarafından beyan edilmiş gelir veya kurumlar vergisi matrahının hesabında dikkate alınmış ise ilişkili kişinin vergilendirme işlemleri buna göre düzeltilir. İlişkili kişiler ve bu kişilerle yapılan işlemler hakkında bu maddede yer almayan hususlar bakımından, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 13 üncü maddesi hükmü uygulanır.

•         Gelir Vergisi Kanun Uygulamasında Transfer Fiyatlandırması :

•         Düzenlemenin Kapsamı :

•         Söz konusu madde gereğince transfer fiyatlandırması yolu ile örtülü kazanç dağıtımından veya işletmeden çekişten söz edebilmek için;

•         - Teşebbüs sahibi tarafından bir mal veya hizmet alım yada satımının yapılmış olması (imalat ve inşaat, kiralama ve kiraya verme, ödünç para alınması veya verilmesi, ücret, ikramiye ve benzeri ödemeleri gerektiren işlemler, her hâl ve şartta mal veya hizmet alım ya da satımı olarak değerlendirilir.)

•         - Teşebbüs sahibinin bu mal veya hizmet  alım yada satımını ilişkili kişilerle yapmış olması,

•         - Emsallerine uygun bedel veya fiyat ile teşebbüs sahibince uygulanmış bedel veya fiyat arasında işletme aleyhine farklar oluşması,

•         Gerekmekte olup,bu kapsamda işletme aleyhine oluşan farklar işletmeden çekilmiş sayılacaktır.Diğer taraftan KV uygulamasından farklı olarak GVK nun uygulamasında “HAZİNE ZARARI “  aranmamaktadır.

•         GVK”nun 41. maddesinin ilk dört bendinde sayılan işlemler KKEG niteliğinde olması nedeniyle, transfer fiyatlandırması yolu ile örtülü kazanç dağıtımı kapsamına girmeyecektir.Ayrıca ticari kazanç ve zirai kazanç dışındaki gelir unsurları için transfer fiyatlandırması yolu ile örtülü kazanç dağıtımı uygulanması mümkün değildir. Çünkü 41/5. madde de yer almakta,zirai kazanç için ise 58. madde de 41. madde uygulanacağı belirtildiğinden zirai kazançlar için de uygulanmaktadır.

•         Transfer fiyatlandırmasının şartı olan İlişkili kişi ve emsallerine uygunluk ilkesi aşağıda açıklanmıştır.

•         İlişkili Kişi :

•         Teşebbüs sahibinin eşi, üstsoy ve altsoyu, üçüncü derece dahil yansoy ve kayın hısımları ile doğrudan veya dolaylı ortağı bulunduğu şirketler, bu şirketlerin ortakları, bu şirketlerin idaresi, denetimi veya sermayesi bakımından kontrolü altında bulunan diğer şirketler ilişkili kişi sayılır.

•         Ayrıca yukarıda sayılanların kendi aralarında yaptıkları mal veya hizmet alım yada satım işlemleri ilişkili kişilerle yapılan işlem olarak değerlendirilecektir.

•         Emsallere Uygunluk İlkesi :

•         Emsallerine uygunluk ilkesi,ilişkili kişilerle yapılan mal veya hizmet alım yada satımında uygulanan fiyat veya bedelin,aralarında böyle bir ilişkinin bulunmaması durumunda oluşacak fiyat veya bedele uygun olmasını ifade eder.

•         Emsallerine uygun fiyat veya bedel, aralarında ilişkili kişi tanımına uygun herhangi bir ilişki olmayan kişilerin tamamen işlemin gerçekleştiği koşullar altında oluşturduğu piyasa veya Pazar fiyatı olarak adlandırılan tutardır.Bu fiyat veya bedel, işlem anında hiçbir etki olmaksızın objektif olarak belirlenen en uygun tutar olup,ilişkili kişilerle yapılan işlemlerde uygulanan fiyat veya bedelin bu tutar olması gerekmektedir.

•         Emsallerine uygun fiyat veya bedele ulaşmak için öncelikle iç emsal kullanılacak,bu şekilde kullanılacak fiyat veya bedelin bulunmaması halinde dış emsal karşılaştırmada dikate alınacaktır.

•         Emsallerine uygun fiyat veya bedelin tespitinde uygulanacak yöntemlere ilişkin açıklamalar KV nin ilgili bölümünde ayrıntılı olarak yer almaktadır.

•         Emsallerine uygun fiyat veya bedel ile teşebbüs sahibince uygulanmış bedel veya fiyat arasındaki işletme aleyhine oluşan farklar işletmeden çekilmiş sayılacak ve bu farklar ilgili dönem ticari kazancın tespitinde dikkate alınacaktır.

•         Düzeltme İşlemleri:

•         İşletmeden çekilmiş sayılan farklar,ilişkili kişi tarafından beyan edilmiş gelir veya kurumlar vergisi matrahının hesabında dikkate alınmış ise,ilişkili kişinin vergilendirme işlemleri buna göre düzeltilir.Ancak düzeltme işleminin yapılabilmesi için örtülü kazanç dağıtan mükellef adına tarh edilen vergilerin kesinleşmiş ve ödenmiş olması gerekmektedir.

•         6. Her türlü para cezaları ve vergi cezaları ile teşebbüs sahibinin suçlarından doğan tazminatlar (Akitlerde ceza şartı olarak derpiş edilen tazminatlar, cezai mahiyette tazminat sayılmaz.)

•         Kanun koyucu bu yolla şahsi kusurdan kaynaklanan cezaların işletmeye mal edilmesinin önüne geçmeyi amaçlamıştır.

•         GVK’nun 90. maddesi uyarınca gelir vergisi ve diğer şahsi vergiler ile VUK’nun 112 ve 371.maddeleri ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü hakkındaki Kanun uyarınca hesaplanan gecikme faizi ve zamlarının, ayrıca VUK uyarınca kesilen usulsüzlük, özel usulsüzlük ve vergi ziyaı cezalarının ticari kazancın tespitinde indirilmesi mümkün değildir.

•         7-Her türlü alkol ve alkollü içkiler ile tütün ve tütün mamullerine ait ilan ve reklâm giderlerinin % 50'si (90/1081 sayılı B.K.K. ile (0) sıfır) (Bakanlar Kurulu, bu oranı % 100'e kadar artırmaya, sıfıra kadar indirmeye yetkilidir).

•         Bakanlar Kurulu bu oranı "%0" olarak belirlediğinden, fiilen her türlü alkol, alkollü içkiler ile tütün ve tütün mamullerinin tanıtımına ilişkin giderlerin tamamı yasal giderdir.

•         8-Kiralama yoluyla edinilen veya işletmede kayıtlı olan yat, kotra, tekne, sürat teknesi gibi motorlu deniz, uçak ve helikopter gibi hava taşıtlarından işletmenin esas faaliyet konusu ile ilgili olmayanların giderleri ile amortismanları;

•         işletmenin esas faaliyetinin konusunun dışında kullanılanlara ait gider ve amortismanlar hasılattan düşülemeyecektir. Böylelikle kanun koyucu, ticari işletme giderleri ile kişisel giderlerin birbirine karıştırılmasını önlemek istemektedir.

•         9- 6322 sayılı kanunun 6.maddesiyle düzenlenen bent; Yürürlük 15.06.2012). Kullanılan yabancı kaynakları öz kaynaklarını aşan işletmelerde, aşan kısma münhasır olmak üzere, yatırımın maliyetine eklenenler hariç, işletmede kullanılan yabancı kaynaklara ilişkin faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı ve benzeri adlar altında yapılan gider ve maliyet unsurları toplamının %10'unu aşmamak üzere Bakanlar Kurulunca kararlaştırılan kısmı.

•         Belirlenecek oranı sektörler itibarıyla farklılaştırmaya Bakanlar Kurulu, bendin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir

•         10-Basın yoluyla işlenen fiillerden veya radyo ve televizyon yayınlarından doğacak maddî ve manevî zararlardan dolayı ödenen tazminat giderleri.

•         Diğer  Kanunlarca İndirimi Kabul Edilen Ve Edilmeyen Giderler

•         1. Mal Ve Hizmet Teslimleri Sırasında Hesaplanan KDV İle KDV Kanunu Uyarınca İndirimi Mümkün Olan KDV Tutarları:

•         Mal ve hizmet alımında yüklenilen KDV’lerin indirilmesi genel kuralının yanı sıra bazı alımlara ilişkin KDV’nin indirimi kabul edilmemiştir. İndirimi mümkün olmayan KDV’ler KDVK’nun 30. maddesinde sayılmıştır. Buna göre 30. maddede sayılanların dışında kalan yani hesaplanan KDV’den indirilmesi mümkün olan Katma Değer Vergilerinin gelir vergisi matrahından indirilmesi mümkün değildir.

•         2- KDV Mükelleflerinin Ödeme Kaydedici Cihazları Kullanmaları Mecburiyeti Hakkında Kanun Uyarınca Kazançtan Yapılacak indirim

•         3100 Sayılı "KDV Mükelleflerinin Ödeme Kaydedici Cihazları Kullanmaları Mecburiyeti Hakkında Kanun’un 43/11 inci maddesiyle “ Mükellefler kullanmak üzere satın aldıkları ödeme kaydedici cihazlar için %100'e kadar amortisman oranı seçebilirler. Amortisman ayırma imkanı bulunmayanlar ise alış bedellerinin tamamını vergiye tabi kazançlarının tespitinde indirim konusu yaparlar  ” Hükmüne yer verilmiştir.

•         3. Özel İletişim ve Şans Oyunları Vergisi

•         Söz konusu kanunları gereği gider olarak dikkate alınamazlar.

•         4. Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu’na bağlı (I), ve (IV) sayılı tarifelerinde yer alan taşıtlardan alınan vergi ve cezalar ile gecikme zamları:

•         Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu’nun 14. maddesi uyarınca (I),ve (IV) sayılı” tarifelerde yer alan taşıtlardan (ticari maksatla kullanılan uçak ve helikopterler ile taşıt kiralama faaliyeti ile uğraşan işletmelerin bu amaçla kiraya verdikleri taşıtlar hariç) alınan vergi ve cezalar ile gecikme zamları gelir vergisi matrahının tespitinde gider olarak kabul edilemez.”

•         5. Sosyal Sigortalar Kurumu’na ödenmeyen SSK primleri:

•         Gelir Vergisi Kanunu’nun 40. maddesinin 2 numaralı bendi işverenlerce hizmet erbabı için ödenen SSK primlerini gider olarak indirebileceği hükme bağlanmıştır. Ancak bu hükme göre indirimin kabul edilebilmesi için, Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 80. maddesine ve ayrıca 174 sayılı GVGT’ne göre primlerin Sosyal Sigortalar Kurumuna fiilen ödenmesi gerekir. Ödenmeyen prim, gelir vergisi uygulamasında gider yazılamaz

•         6. Kıdem tazminatı karşılıkları:

•         Kıdem tazminatı, işverenlerin işten çıkardıkları işçilere, İş Kanunu hükümleri çerçevesinde hesaplayarak ödedikleri tazminat olup, ödendikleri tarihte gider yazılırlar. Muhasebe standartları açısından zorunlu olarak ayrılan karşılıklar vergi kanunları açısından, gider kabul edilmez

•         7. Kasa ve emtia stoku sayım noksanları:

•         Sayım noksanlarının sebebinin dönem içerisinde tespit edilebilmesi durumunda işletmeler açısından herhangi bir sorun yoktur. Ancak, dönem sonu geldiği halde sayım ve tesellüm noksanlarının sebebinin tespit edilememesi durumunda prensip olarak işletme içi denetim yoluyla ilgililer adına borç kaydı yapılır. Bu şekilde kasa veya emtia stoku sayımında tespit edilen ancak nedeni belirlenemeyen sayım noksanlarının vergi matrahından indirilmesi mümkün değildir.

•         YILLARA SARİ İNŞAAT ve ONARIM İŞLERİNİN VERGİLEME SÜRECİ

•         Mad.42

•         Birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat (dekapaj işleri de inşaat işi sayılır) ve onarma işlerinde kar veya zarar işin bittiği yıl kati olarak tespit edilir ve tamamı o yılın geliri sayılarak, mezkur yıl beyannamesinde gösterilir. Mükellefler bu madde kapsamına giren hallerde her inşaat ve onarma işinin hasılat ve giderlerini ayrı bir defterde veya tutmakta oldukları defterlerin ayrı sayfalarında göstermeye ve düzenleyecekleri beyannameleri işlerin ikmal edildiği takvim yılını takip eden yılın Mart ayının başından yirmibeşinci günü akşamına kadar vermeye mecburdurlar.

•         Bir İnşaat ve Onarım İşinin Gelir Vergisi Kanununun 42. Maddesi çerçevesinde vergilendirebilmesi için  aşağıda yer alan 3 özelliği taşıması gerekir.

•         Faaliyetin; inşaat ve onarma işi olması gerekir.

•         İnşaat ve onarma işinin başkalarının hesabına ve taahhüde bağlı olarak yapılması gerekir.

•         İnşaat ve onarma işinin birden fazla takvim yılını kapsaması gerekir.

•         Yapılan bir iş, inşaat ve onarım işi olması yanında, aynı zamanda taahhüde bağlı olarak yapılsa dahi, söz konusu iş aynı yıl içinde başlayıp bitiyor ise bu işin G.V.K.’nun 42. maddesi kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir.

•         Burada sözü edilen yıllara yaygın olma kelimesinden anlaşılması gereken bir yıl yani 360 günlük süre aşımı değil takvim yılıdır. Süresi bir yıldan az olsa dahi bazı inşaat ve onarım işleri yıllara yaygın olabilir. Örneğin 20.12.2004 tarihinde başlayıp 30.01.2005 tarihinde biten işin süresi 1,5 aydan az olmasına rağmen iki takvim yılını kapsadığı için yıllara yaygın inşaat ve onarım işi mahiyetindedir.

•         Yıllara Sari İnşaat Ve Onarım İşlerinde Müşterek Genel Giderler Ve Amortismanların Dağıtılması

•         Bir yıl içinde birden fazla inşaat ve onarma işinin birlikte yapılması veya bu işlerin diğer işlerle birlikte yapılması halinde, ortak genel giderlerin ve amortismanların  dağıtımı G.V.K’nun 43. maddesinde düzenlenmiştir

•         1. Müşterek Genel Giderlerin Dağıtılması :

•         5024 sayılı kanun ile 01.01.2004 tarihinden geçerli olmak üzere değiştirilen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 43. maddesinin 1 ve 2 numaralı bentlerine göre,

•         1. Yıl içinde birden fazla inşaat ve onarma işinin birlikte yapılması halinde, her yıla ait müşterek genel giderler bu işlere ait harcamaların (enflasyon düzeltmesi yapılan dönemlerde düzeltilmiş tutarlarının) enflasyon düzeltmesine tâbi tutulmuş tutarlarının birbirine olan nispeti dahilinde;

•         2. Yıl içinde tek veya birden fazla inşaat ve onarma işinin bu madde şümulüne girmeyen işlerle birlikte yapılması halinde, her yıla ait müşterek genel giderler, bu işlere ait harcamalar ile diğer işlere ait satış ve hasılat tutarlarının (enflasyon düzeltmesi yapılan dönemlerde bunların düzeltilmiş tutarlarının) birbirine olan nispeti dahilinde; dağıtılacağı hüküm altına alınmıştır.

•         -Yıl İçinde Birden Fazla İnşaat ve Onarım İşinin Birlikte Yapılması Halinde:

•         Burada mükellefin işi yalnızca yıllara sari inşaat ve onarım işinden oluşmaktadır. Mükellef hangi işe ait olduğunu belirleyemediği genel giderlerini; inşaat ve onarım işlerine ait harcamaların birbirine oranı dahilinde ilgili işlere dağıtır.

•         -Yıl İçinde Birden Fazla İnşaat ve Onarım İşinin Diğer İşlerle Birlikte Yapılması Halinde:

•         Yıl içinde bir veya daha fazla yıllara yaygın inşaat ve onarma işlerinin, diğer işlerle birlikte yapılması halinde genel giderler , inşaat onarım işlerinin harcama tutarları ile diğer  işlere ait hasılat tutarları oranında dağıtılacaktır.

•         2.Amortismanların Dağıtılması:

•         Konu ile ilgili mevzuata 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 43. maddesinin 3 numaralı bendinde yer verilmiştir. Söz konusu maddede: “Birden fazla inşaat ve onarma işlerinde veya bu işlerle sair işlerde müştereken kullanılan tesisat, makine veya ulaştırma vasıtalarının  amortismanları, bunların her işte kullanıldıkları gün sayısına göre, tespit edilir” hükmü yer almaktadır.

•         -Amortisman Dağıtımında Dikkat Edilecek Hususlar

•         Mobilya, mefruşat, hesap ve yazı makinası gibi büro malzemelerinin amortismanı, müşterek genel giderlere dahil edilerek dağıtıma tabi tutulur.

•         Tesisat, makine ve ulaştırma araçlarının yıl içinde kullanılmayıp boş kaldığı günlere isabet eden amortismanları, müşterek genel giderlere dahil edilmeli ve söz konusu yöntemle ilgili işlere dağıtılmalıdır. Bu işlem yapılırken tesisat, makine ve ulaştırma araçlarının kullanılmadığı ve kullanılmasının mümkün olmadığı işlere pay verilmez. Örneğin, iki ayrı inşaat işi ve kumaş alım satımı yapan bir mükellefin, toprak hafriyatında kullandığı inşaat makinası yılın altı ayında çalıştırılmamış olsa genel gider olarak dağıtılacak amortismandan, kumaş alım satım faaliyetine pay verilmez.

•         Yıl içinde alınan tesisat , makine ve ulaştırma araçlarının satın alındığı tarihten önceki günlere isabet eden amortismanları da müşterek genel giderlere eklenir ve dağıtıma tabi tutulur.

•         Yıllara Sari İnşaat Ve Onarım İşinde İşin Bitimi

•          Gelir Vergisi Kanunu’nun 44. maddesinde “inşaat ve onarma işlerinde geçici ve kesin kabul usulüne tabi olan hallerde geçici kabulün  yapıldığını gösteren tutanağının idarece onaylandığı tarih, diğer hallerde işin fiilen tamamlandığı veya fiilen bırakıldığı tarih bitim tarihi olarak kabul edilir” hükmü yer almaktadır.

•                   

•         Geçici kabul tarihi, kabul tutanağının idarece onaylandığı tarihtir. Beyan ise geçici kabulün yapıldığı yılı izleyen Mart (kurumlarda Nisan) ayında yapılır. Geçici kabulden kesin kabul tarihine kadar bu işle ilgili olarak yapılan giderler ile her türlü hasılat bu giderlerin yapıldığı yada hasılatın elde edildiği yılın kar ve zarar hesabına intikal ettirilir.Geçici kabulün yapıldığı tarihten sonra olmakla beraber aynı vergilendirme dönemi sona ermeden yapılacak gider ve alınacak hasılatlar ilgili olduğu inşaatın kar veya zararına dahil edilir.

•         Yıllara Sari İnşaat ve Onarım İşlerinde Vergi Tevkifatı:

•         GVK’nun 94. maddesinin 3. bendinde 42’nci madde kapsamına giren işler dolayısıyla bu işleri yapanlara (kurumlar dahil) ödenen istihkak bedellerinden %3 oranında vergi tevkifatının yapılacağı hükme bağlanmıştır.

•         İnşaat ve onarım işinin başladığı yılda bitmesi durumunda, ödenen istihkaklardan % 3 vergi kesintisi yapılmaz. Kesintisinin yapılabilmesi için, inşaatın bir sonraki yılda bitmesi gerekmektedir. İnşaatın bir sonraki yılda bitip bitmeyeceği, sözleşmeye göre yıllara yaygın olmayan ancak çeşitli nedenlerle (örneğin geçici kabulün gecikmesi, süre uzatımı vb. nedenlerle) işin bir sonraki yıla yaygın olması durumunda, ödenen istihkakların tamamı üzerinden değil bir sonraki yıla yaygın olduğu tarihten itibaren ödenen istihkaklardan vergi kesintisi yapılır. 2010’de başlayan bir inşaat işinin 2011 yılında bitmesi işin başlangıcında yapılan sözleşme ile öngörülmüş ise, ödenen ilk hak edişten itibaren vergi kesintisi yapılması gerekir.

•         Yıllara Sari İnşaat ve Onarım İşinin Bitiminde Beyan Edilmesi

•         Yıllara sari inşaat ve onarım işlerini yapanlar işin bitimini izleyen 15 Mart (Kurumlarda 15 Nisan) tarihine kadar, saptanan karı veya zararı beyanname ile bildirmek ve tahakkuk ettirilen vergileri yasal süreleri içinde ödemekle yükümlüdürler

•         Yıllara Sari İnşaat ve Onarım İşlerinde Zamanaşımı ve Defter Belge

•         Saklama Süresi     

•         Yıllara sari inşaat ve onarım işinde tarh zamanaşımı süresi, geçici kabule bağlı inşaat ve onarım işlerinde geçici kabul tutanağının düzenlenip onaylandığı tarihi izleyen takvim yılı başından başlar. Geçici kabule bağlanmayan inşaat ve onarım işlerinde ise zamanaşımı süresi, işin teslim tarihi veya fiilen bırakılma tarihini izleyen takvim yılı başından başlar. Süresi ise 5 yıldır.

•         ÖZEL İNŞAATLARDA VERGİLENDİRME

•         Taahhüt niteliğinde olmayan ve satılmak amacıyla yapılan inşaatlar, yıllara sirayet etsin veya etmesin özel inşaat niteliğindedir ve genel esaslara göre vergilendirilir.

•         Özel İnşaat İşlerinde Kazanç Tespiti

•         İnşaat tamamlandıktan sonra tümüyle satılırsa, maliyet ile satış bedeli karşılaştırılır ve ticari faaliyetin sonucu oluşan kar veya zarar hesaplanır.

•         İnşaat kat kat veya daire daire satılırsa, satılan her kat ve dairenin kar ve zararı saptanır. Kat veya dairelerin maliyeti, binanın tüm maliyetinden her kat veya daireye bazı ölçü ve esaslara göre (arsa payı metrekare, kat veya daire adedi gibi) pay vermek suretiyle bulunur. Bu gibi satışlarda kar veya zararın tespiti için bütün kat veya dairelerin satılmasını beklemeye lüzum yoktur. Elde edilen kar veya zarar yıl içindeki satışlara göre saptanır ve o yılın geliri olarak ertesi yıl beyanname döneminde beyan edilir. Yıl içinde satılmamış kat veya daireler mevcut ise, bunlar envanterde, durumlarına göre yarı mamuller veya stoklar arasında gösterilir ve 213 Sayılı Vergi Usul Kanununun 274 ve 275. maddelerindeki hükümler doğrultusunda maliyet bedeli ile değerlenir.

•         Özel inşaatlarda Vergiyi Doğuran Olay

•         Özel inşaat işlerinde vergiyi doğuran olay, tasarruf hakkının devridir. Yapılan İnşaat, alıcının tasarrufuna (istifadesine ve yararına) sunulduğu anda teslim edilmiş sayılır ve vergisel açıdan satış hükmündedir.

•         Genellikle özel inşaat işlerinde vergiyi doğuran olayın, tapuya tescil muamelesi ile gerçekleştiği düşünülmektedir. Fakat, tescil işlemi yapılmadan da gayrimenkullerin satıldığı unutulmamalıdır. Bu nedenle, kanun koyucu tarafından, bu tür satış işlemlerinde, tapu devri yerine tasarruf hakkının devri benimsenmiştir.

•         TİCARİ KAZANÇLARDA İSTİSNA VE MUAFİYETLER

•         Diğer tüm kanunlarda olduğu gibi kanun koyucu vergi kanunlarının uygulanması bakımından da öncelikle toplumun sosyal veya iktisadi yapısını göz önünde tutarak vergide adalet ve iktisadilik ilkelerine dikkat ederek kanunlar hazırlar. Bu düşünceyle vergi kanunlarımızda bazı kazançların ve işlemlerin vergiden müstesna edilmesi veya bazı kişilerin vergiyle ilgili işlemlerinde vergilendirme dışı bırakılması yoluna gidilmiştir. Gelir Vergisi Kanunu'nda ticari kazançlar için de bu şekilde bazı istisna ve muafiyet hükümleri konulmuştur.

•         1. Esnaf Muaflığı

•         Gelir Vergisi Kanunu'nun 9'uncu maddesine göre ticaret ve sanat erbabından aşağıda yazılı şekil ve suretle çalışanlar gelir vergisinden muaf tutulmuşlardır.

•         1. Motorlu nakil vasıtaları kullanmamak şartı ile gezici olarak veya bir iş yeri açmaksızın perakende ticaret ile iştigal edenler (4369 sayılı Kanunun 26 ncı maddesiyle değişen parantez içi hüküm Yürürlük; 1.1.1999) (Giyim eşyalarıyla zati ve süs eşyaları, değeri yüksek olan ev eşyaları ile pazar takibi suretiyle gıda, bakkaliye ve temizlik maddelerini ve sabit iş yerlerinin önünde sergi açmak suretiyle o iş yerlerinde satışı yapılan aynı neviden malları satanlar hariç) ;(

•         2. Bir iş yeri açmaksızın gezici olarak ve doğrudan doğruya müstehlike iş yapan hallaç, kalaycı, lehimci, musluk tamircisi, çilingir, ayakkabı tamircisi, kundura boyacısı, berber, nalbant, fotoğrafçı, odun ve kömür kırıcısı, çamaşır yıkayıcısı ve hamallar gibi küçük sanat erbabı;

•         3. Köylerde gezici olarak her türlü sanat işleri ile uğraşanlar ile aynı yerlerde aynı işleri bir iş yeri açmak suretiyle yapanlardan 47'nci maddede yazılı şartları haiz bulunanlar (51'inci madde şümulüne girenler bu muafiyetten faydalanamazlar);

•         4. Nehir, göl ve denizlerde ve su geçitlerinde toplamı 50 rüsum tonilatoya (50 rüsum tonilato dahil) kadar makinesiz veya motorsuz nakil vasıtaları işletenler; hayvanla veya bir adet hayvan arabası ile nakliyecilik yapanlar (Bu bentte yazılı ölçüler, birlikte yaşayan eşlerle velayet altındaki çocuklar hakkında veya ortaklık halindeki işletmelerde, bu kimselerin veya ortaklığın işlettiği vasıtalar toplu olarak nazara alınmak suretiyle tespit edilir);

•         5. Ziraat işlerinde kullandıkları hayvan, hayvan arabası, motor, traktör gibi vasıtalar veya sandallarla nakliyeciliği mutat hale getirmeksizin ara sıra ücret karşılığında eşya ve insan taşıyan çiftçiler;

•         6. (5615 sayılı Kanunun 1 inci maddesiyle değişen bent Yürürlük; 04.04.2007) Evlerde kullanılan dikiş, nakış, mutfak robotu, ütü ve benzeri makine ve aletler hariç olmak üzere, muharrik kuvvet kullanmamak ve dışarıdan işçi almamak şartıyla; oturdukları evlerde imal ettikleri havlu, örtü, çarşaf, çorap, halı, kilim, dokuma mamûlleri, kırpıntı deriden üretilen mamûller, örgü, dantel, her nevi nakış işleri ve turistik eşya, hasır, sepet, süpürge, paspas, fırça, yapma çiçek, pul, payet, boncuk işleme, tığ örgü işleri, ip ve urganları, tarhana, erişte, mantı gibi ürünleri işyeri açmaksızın satanlar. Bu ürünlerin, pazar takibi suretiyle satılması ile ticarî, ziraî veya meslekî faaliyetleri dolayısıyla gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olanların düzenledikleri hariç olmak üzere; düzenlenen kermes, festival, panayır ile kamu kurum ve kuruluşlarınca geçici olarak belirlenen yerlerde satılması muaflıktan faydalanmaya engel değildir.(3)

•         7. (5766 sayılı Kanunun 8 inci maddesiyle eklenen bent, Yürürlük: 01.07.2008)Ticari işletmelere ait atıkları mutat olarak veya belli aralıklarla satın alanlar hariç olmak üzere, bir işyeri açmaksızın kendi nam ve hesabına münhasıran kapı kapı dolaşmak suretiyle her türlü hurda maddeyi toplayarak veya satın alarak bu malların ticaretini yapanlara veya tekrar işleyenlere satanlar;

•         8.(6322 sayılı kanunun 4.maddesiyle değişen bent; Yürürlük 15.06.2012)Bu Kanunun 47 nci maddesinde yazılı şartları haiz olanlardan kendi ürettikleri ürünleri satanlara münhasır olmak üzere el dokuma işleri, bakır işlemeciliği, çini ve çömlek yapımı, sedef kakma ve ahşap oyma işleri, kaşıkçılık, bastonculuk, semercilik, yazmacılık, yorgancılık, keçecilik, lüle ve oltu taşı işçiliği, çarıkçılık, yemenicilik, oyacılık ve bunlar gibi geleneksel, kültürel, sanatsal değeri olan ve kaybolmaya yüz tutan meslek kollarında faaliyette bulunanlar;(10)

•         (6322 sayılı kanunun 4.maddesiyle eklenen bent; Yürürlük 15.06.2012)9. Yukarıdaki bentlerde sözü edilen işlere benzerlik gösterdikleri Maliye Bakanlığınca kabul edilen ticaret ve sanat işleri ile iştigal edenler.

•         Ticarî, ziraî veya meslekî kazancı dolayısı ile gerçek usûlde Gelir Vergisine tâbi olanlar ile yukarıda sayılan işleri Gelir ve Kurumlar Vergisi mükelleflerine bağlılık arz edecek şekilde yapanlar esnaf muaflığından faydalanamazlar.(6)

•        
Esnaf muaflığından faydalananlar faaliyetleri ile ilgili olarak satın aldıkları mallara ve giderlerine ilişkin, gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinden aldıkları belgeleri saklamak zorundadırlar.
Bir işyeri açmaksızın münhasıran gezici olarak, milli piyango bileti satanlar ile 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna göre gerçek ve tüzel kişilerin mallarını iş akdi ile bağlı olmaksızın bunlar adına kapı kapı dolaşmak suretiyle tüketiciye satanlar yukarıdaki şartlarla sınırlı olmaksızın gelir vergisinden muaftır.(9)

•         (6322 sayılı kanunun 4.maddesiyle eklenen fıkra; Yürürlük 15.06.2012)Esnaf muaflığına ilişkin şartları taşıyanlara talepleri halinde vergi dairesince Esnaf Vergi Muafiyeti Belgesi verilir. Bu belgenin şekil ve muhtevasının tayin ve tespiti ile iptali ve uygulamaya ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.

•        
Bu muaflığın, 94 üncü madde uyarınca tevkif suretiyle kesilen vergiye şümulü yoktur.

•         PTT Acentalarında Kazanç istisnası

•         PTT acentalığı faaliyetinden elde edilen kazançlar, gelir vergisinden müstesnadır. Bu kazanç istisnasının, bu kanunun 94' üncü maddesi uyarınca tevkif suretiyle ödenecek vergiye şümulü yoktur.

•         Sergi ve Panayır istisnası

•         Gelir Vergisi Kanunu’nun 30. maddesi uyarınca Dar mükellefiyete tabi olanların; hükümetin izni ile açılan sergi ve panayırlarda yaptıkları ticari faaliyetlerden ve serbest meslek faaliyetlerinden elde ettikleri kazançlar (Türkiye'de başkaca işyeri veya daimi temsilcileri bulunmamak şartıyla) Gelir vergisinden istisna edilmiştir.

Eğitim ve Öğretim İşletmelerinde Kazanç İstisnası

•         Gelir Vergisi Kanunu’nun 20. maddesi aşağıdaki şekildedir.

•         “Okul öncesi eğitim, ilköğretim, özel eğitim ve orta öğretim özel okullarının işletilmesinden elde edilen kazançlar, ilgili Bakanlığın görüşü alınmak suretiyle Maliye Bakanlığının belirleyeceği usul ve esaslar çerçevesinde beş vergilendirme dönemi gelir vergisinden müstesnadır. İstisna, okulların faaliyete geçtiği vergilendirme döneminden itibaren başlar.”

İstisna kapsamına giren okullar şunlardır.

•         -1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 19, 20 ve 21 inci maddelerine göre kurulan ve mecburi ilköğretim çağına gelmemiş çocukların eğitimini sağlayan okul öncesi eğitim okulları,

•                     -1739 sayılı Kanunun 22-25 inci maddelerinde belirtilen ve 6-14 yaşlarındaki çocukların eğitim ve öğretimini sağlayan ilköğretim okulları,

•                     -1739 sayılı Kanunun 26-30 uncu maddelerinde belirtilen ilköğretime dayalı, en az üç yıllık öğrenim veren genel, mesleki ve teknik öğretim okulları (Orta Öğretim Okulları)

•                     -Engelliler için açılan okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim okulları(Özel Eğitim Okulları)

•                     5 vergilendirme dönemi boyunca uygulanacak olan istisnanın başlangıcı, istisnanın kapsamına giren okulların faaliyete geçtiği  vergilendirme dönemi olacaktır

•         Taşıma, yemek ve yatma bedelinin okul ücretine dahil olduğu durumlarda, bu hizmetlerin de bizzat okul işletmecisi tarafından sağlanması halinde, taşıma, yemek ve yatma hizmetleri verilmesi de eğitim faaliyetleri içinde kabul edilerek istisna uygulamasına konu olabilecektir.

Katma Değer Vergisi Kanununda yer alan düzenleme;

•         625 sayılı Kanun hükümlerine tabi özel okullar tarafından ilgili dönem kapasitelerinin %10'unu geçmemek üzere verilen bedelsiz eğitim ve öğretim hizmetleri katma değer vergisinden istisnadır. (KDVK md.17/2-b

•         Diğer Hususlar :

•         -Kurum açma izin belgesinin faaliyete geçiş tarihinden önce olması halinde faaliyete geçildiği tarih esas alınacaktır.

•         -Bu tarihten sonra işletilen okullara ilave olarak yeni okul açmaları durumunda,yeni açılan okulda elde edilen kazanç istisna uygulaması açısından ayrı bir birim olarak değerlendirilecektir.

-İstisnadan yararlanılan işletmenin satılması veya devredilmesi halinde, devralan istisnadan faydanılmayan dönem kadar faydalanacaktır.

TEKNOLOJİ GELİŞTİRME BÖLGELERİNDE FAALİYET GÖSTEREN FİRMALARA TANINAN KAZANÇ İSTİSNASI

•         4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu’nun Geçici 2. maddesi ile Teknoloji Geliştirme Bölgelerinde faaliyette bulunan kurumlar vergisi mükelleflerinin bu bölgelerde yapmış oldukları faaliyetlerden elde etmiş oldukları kazançlara ilişkin istisna uygulaması hüküm altına alınmıştır. 4691 sayılı Kanunun anılan Geçici 2. maddesi şu şekildedir;

•         “Geçici Madde 2: Yönetici şirketlerin bu Kanun uygulaması kapsamında elde ettikleri kazançlar ile bölgede faaliyet gösteren gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin, münhasıran

•         bu bölgedeki yazılım ve Ar-Ge faaliyetlerinden elde ettikleri kazançları 31.12.2023 tarihine kadar gelir ve kurumlar vergisinden müstesnadır.

•         Bölgede çalışan araştırmacı, yazılımcı ve Ar-Ge personelinin bu görevleri ile ilgili ücretleri 31.12.2023 tarihine kadar her türlü vergiden müstesnadır.Muafiyet kapsamındaki destek personeli sayısı ar-ge personeli sayısının yüzde onunu aşamaz. Yönetici şirket, ücreti gelir vergisi istisnasından yararlanan kişilerin bölgede fiilen çalışıp çalışmadığını denetler.Ancak bölgede yer alan girişimcilerin yürüttükleri ar-ge projesi kapsamında çalışan ar-ge personelinin,bölgede yürüttüğü görevle ilgili olarak yönetici şirketin onayı ile bölge dışında geçirmesi gereken süreye ait ücretlerinin bir kısmı gelir vergisi kapsamı dışında tutulur.Kapsam dışında tutulacak ücret miktarı Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak yayınlanacak yönetmelik ile belirlenir.Yönetici şirketin onayı ile bölge dışında geçirilen sürenin bölgede yürütülen görevle ilgili olmadığının tespit edilmesi halinde zıyaa uğratılan vergi ve buna ilişkin cezalardan ilgili işletme sorumludur.

•         Bu madde hükümleri TÜBİTAK-Marmara Araştırma Merkezi Teknoloji Serbest Bölgesi yönetici şirketi, bu bölgede faaliyet gösteren Gelir ve Kurumlar Vergisi mükellefleri ile bölgede çalışan araştırmacı, yazılımcı ve Ar-Ge personelinin bu görevleri ile ilgili ücretleri bakımından da uygulanır.”

•         teknoloji geliştirme bölgelerinde faaliyette bulunan kurumların bu bölgelerde yazılım ve Ar-Ge faaliyetleri dışındaki faaliyetlerden elde ettikleri kazançlar ile bölge dışında gerçekleştirdikleri yazılım ve Ar-Ge faaliyetlerinden elde ettikleri kazançlar için anılan istisna

•         uygulamasından yararlanabilmeleri mümkün değildir.Ayrıca yönetici şirketlerin de bu kanun uygulaması kapsamında  elde ettikleri kazançlarda istisnadır.

•         Diğer taraftan teknoloji geliştirme bölgelerinde yazılım ve Ar-Ge faaliyetinde bulunan kurumların, bu faaliyetleri sonucunda buldukları ürünleri kendilerinin seri üretime tabi tutarak

•         pazarlamaları halinde, bu ürünlerin pazarlanmasından elde edilen kazançların lisans, patent gibi gayrimaddi haklara isabet eden kısmı, transfer fiyatlandırması esaslarına göre ayrıştırılmak suretiyle istisnadan yararlanabilecektir. Üretim ve pazarlama organizasyonu nedeniyle doğan kazancın diğer kısmı ise istisna kapsamında değerlendirilmeyecektir.

•         İstisnanın Uygulaması

•         Teknoloji geliştirme bölgelerinde faaliyette bulunan kurumların belirli faaliyetlerden elde ettikleri kazançlara ilişkin istisna uygulaması, bir kazanç istisnası olup, istisna kapsamındaki faaliyetlerden elde edilen hasılattan bu faaliyetler nedeniyle yüklenilen gider ve maliyet unsurlarının düşülmesi sonucu bulunacak kazancın tamamı istisna olacaktır.

•         Öte yandan kurumlar vergisinden istisna olan faaliyetlerden doğan zararların istisna kapsamında olmayan diğer faaliyetlere ilişkin kazançlardan indirilmesi mümkün değildir.

•         Ayrıca kurumların 4691 sayılı Kanun kapsamı dışındaki ticari işlemlerinden elde edecekleri gelirleri ile olağandışı gelirlerinin istisna kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir. Bu kapsamda, nakitlerin değerlendirilmesi sonucu oluşan faiz gelirleri, yabancı para cinsinden aktifler dolayısıyla oluşan kur farkları ve iktisadi kıymetlerin elden çıkarılmasından doğan gelirler istisna kapsamında değerlendirilmeyecektir.

•         Müşterek Genel Giderler ve Amortismanların Dağıtımı:

•         Teknoloji geliştirme bölgelerindeki kurumların istisna kapsamında bulunan faaliyetler ile diğer faaliyetleri bir arada gerçekleştirmeleri durumunda müşterek genel giderlerin, bu faaliyetler ile ilgili olarak câri yılda oluşan maliyetlerin birbirine oranı esas alınarak dağıtılması gerekmektedir. Aynı şekilde istisna kapsamına giren ve girmeyen faaliyetlerde müştereken kullanılan tesisat, makine ve ulaştırma vasıtalarının amortismanlarının ise bunların her bir işte kullanıldıkları gün sayısına göre dağıtımının yapılması gerekmektedir.

•         Buna karşılık hangi işlerde ne kadar süreyle kullanıldığı tespit edilemeyen sabit kıymetlere ilişkin amortismanların, müşterek genel giderlerle birlikte dağıtıma tabi tutulması gerekmektedir.

•         İstisna Kapsamındaki Kazançların Dağıtılması

•         Teknoloji geliştirme bölgelerinde yazılım ve Ar-Ge faaliyetinde bulunan kurumlar ile yönetici şirketlerin elde ettikleri kurumlar vergisinden istisna kazançların dağıtıma tabi tutulması durumunda, dağıtılan kâr payları üzerinden elde edenin hukuki niteliğine göre G.V.K.’nın 94. maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin (b) alt bendi ile KV.K.’nın 15. maddesinin ikinci fıkrası ve 30. maddesinin üçüncü ve altıncı fıkraları uyarınca vergi kesintisi yapmaları gerekmektedir.

YATIRIM İNDİRİMİ

•         Geçici 69. madde

•         Gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri; 31/12/2005 tarihi itibarıyla mevcut olup, 2005 yılı kazançlarından indiremedikleri yatırım indirimi istisnası tutarları ile;

•         a) 24/4/2003 tarihinden önce yapılan müracaatlara istinaden düzenlenen yatırım teşvik belgeleri kapsamında, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 9/4/2003 tarihli ve 4842 sayılı Kanunla yürürlükten kaldırılmadan önceki ek 1, 2, 3, 4, 5 ve 6 ncı maddeleri çerçevesinde başlanılmış yatırımları için belge kapsamında 1/1/2006 tarihinden sonra yapacakları yatırımları,

•         b) 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun mülga 19 uncu maddesi kapsamında 1/1/2006 tarihinden önce başlanan yatırımlarla ilgili olarak, yatırımla iktisadi ve teknik bakımdan bütünlük arz edip bu tarihten sonra yapılan yatırımları,

•         nedeniyle, 31/12/2005 tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine göre hesaplayacakları yatırım indirimi istisnası tutarlarını, (6009 sayılı Kanunun 5 inci maddesiyle değişen ibare Yürürlük; 2010 takvim yılı kazançlarına uygulanmak üzere 01.08.2010)yine bu tarihteki mevzuat hükümleri (bu Kanunun geçici 61 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan vergi oranına ilişkin hüküm dâhil) çerçevesinde kazançlarından indirebilirler. (*)

•         (6009 sayılı Kanunun 5 inci maddesiyle eklenen cümleler Yürürlük; 2010 takvim yılı kazançlarına uygulanmak üzere 01.08.2010)Şu kadar ki, vergi matrahlarının tespitinde yatırım indirimi istisnası olarak indirim konusu yapılacak tutar, ilgili kazancın % 25'ini aşamaz. Kalan kazanç üzerinden yürürlükteki vergi oranına göre vergi hesaplanır.

•         6009 sayılı yasa ile getirilen %25 sınırlamasına ilişkin 09.02.2012 tarih ve E.2010/93 K.2012/20 sayılı kararı ile %25 sınırlamasını iptal etmiştir.

•         Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usûl ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.

•         Gecici Madde 61

•         (4842 sayılı Kanunun 17'inci maddesiyle eklenen geçici madde Yürürlük; 24.04.2003) Bu maddenin yürürlük tarihinden önce yapılan müracaatlara istinaden düzenlenen yatırım teşvik belgeleri kapsamındaki yatırımlarla ilgili yatırım harcamalarına (teşvik belgelerine bu tarihten sonra ilave edilen iktisadî kıymetler için yapılan harcamalar hariç), yatırım indirimi uygulamasına ilişkin olarak Gelir Vergisi Kanununun bu tarihten önce yürürlükte bulunan hükümleri uygulanır.

•         Yukarıda belirtilen şekilde yatırım indirimi istisnasından yararlanan kazançlar ile bu maddenin yürürlük tarihinden önce gerçekleşen yatırımlar üzerinden hesaplanan ve kazancın yetersiz olması nedeniyle sonraki dönemlere devreden yatırım indiriminden yararlanan kazançlar üzerinden dağıtılsın, dağıtılmasın %19,8 oranında gelir vergisi tevkifatı yapılır.

•         İsteyen mükellefler, bu maddenin yürürlük tarihinden önce yapılan müracaatlara istinaden düzenlenen yatırım teşvik belgeleri kapsamında bu tarihten itibaren yaptıkları harcamaları (öngörülen harcamalar kapsamında daha önce yatırım indirimi istisnasından yararlanmış harcamalar hariç) için bu Kanunun 19 uncu maddesinde yer alan hükümler çerçevesinde yatırım indirimi istisnasından yararlanabilirler. Bunun için bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonraki ilk geçici vergilendirme dönemine ilişkin beyannamenin verileceği tarihe kadar bağlı bulunulan vergi dairesine bir bildirimde bulunulması ve tercihin, alınmış olan yatırım teşvik belgelerinin tamamı için yapılması şarttır.

ZİRAİ KAZANÇ:

•         Gvk.md.52

•         Zirai faaliyetten doğan kazanç zirai kazançtır.

•         Zirai faaliyet; arazide, deniz, göl ve nehirlerde, ekim, dikim, bakım, üretme, yetiştirme ve ıslah yollarıyla veyahut doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle nebat, orman, hayvan, balık ve bunların mahsullerinin istihsalini, avlanmasını, avcıları ve yetiştiricileri tarafından muhafazasını, taşınmasını, satılmasını veya bu mahsullerden sair bir şekilde faydalanılmasını ifade eder.

•         Bazı nebat ve hayvan nevilerinde istihsalin doğrudan doğruya arazi üzerinde yapılmaması zirai faaliyetin mahiyetini değiştirmez.

•         Aşım yaptırmak maksadiyle erkek damızlık beslenmesi, çiftçiye ait her türlü ziraat makina ve aletlerinin başka çiftçilerin zirai istihsal işlerinde çalıştırılması da zirai faaliyetlerden sayılır.

•          

•         Mahsullerin değerlendirilmeleri maksadiyle ve zirai istihsale müteferri olarak işlenmesi de zirai faaliyete girer. Ancak, bu ameliye, aynı teşebbüsün cüz'ünü teşkil eden bir işletmede vukua geliyorsa, bu ameliyenin zirai faaliyet sayılabilmesi için işletmenin sınai bir müessese ehemmiyet ve genişliğinde olmaması ve faaliyetini, cüz'ünü teşkil ettiği teşebbüsün mahsullerine hasretmesi şarttır.

•         Satışların dükkan ve mağaza açılarak yapılması halinde, mahsullerin dükkan ve mağazaya gelinceye kadar geçirdikleri safhalar zirai faaliyet sahasında kalır. Çiftçiler tarafından doğrudan doğruya zirai faaliyetleri ile ilgili alım satım işlerinin tedviri için açılan yazıhaneler, faaliyetleri bu mevzua münhasır kalmak şartıyle dükkan ve mağaza sayılmaz.

•          Yukarıda yazılı faaliyetlerin içinde yapıldığı işletmelere zirai işletme bu işletmeleri işleten gerçek kişilere (Adi şirketler dahil), vergiye tabi olsun veya olmasınlar, çiftçi ve bu faaliyetler neticesinde istihsal olunan maddelere de mahsul denir.

•         Kollektif şirketlerle adi veya eshamlı komandit şirketler zirai faaliyetle iştigal etseler dahi çiftçi sayılmazlar. Zirai faaliyetle iştigal eden kollektif şirketlerin ortakları ile komandit şirketlerin komandite ortaklarının şirket kârından aldıkları paylar şahsi ticari kazanç hükmündedir.

•         Bir çiftçiye veya ortaklığa ait olup aynı köy sınırları içinde veya birbirine bitişik arazi üzerinde bulunan yahut istihsal şartlarına göre birbirine bağlılık ve beraberlik arz eden işletmeler tek işletme sayılır.

ZİRAİ KAZANÇTA VERGİLEME  :

•         GENEL BİLGİ :

•         Çiftçilerin elde ettikleri zirai kazançların temel vergileme sistemi, GVK’ nın 94.üncü maddesine göre hasılat üzerinden tevkifat yapılmak suretiyle vergilendirmedir. Bu vergilendirme şekli GVK' da  4369 sayılı  kanun ile yapılan değişiklikle (01.01.1998 tarihinden itibaren) belirlenen bir vergileme şeklidir. 

•         4369 sayılı kanunla değişiklik yapılmadan önce, halen yürürlükte olan işletme büyüklüğü ölçüsü yanında yıllık satış tutarı ölçüsü de bulunmaktaydı. GVK ‘nın 12 ve 13.üncü maddelerinde belirtilen işletme büyüklüğü ölçüsü ve yıllık satış tutarını aşmayan çiftçiler vergiden muaf olmakta yine aynı kanunun 53.üncü maddesinde belirtilen yazılı yıllık hasılat tutarını aşmayanlar götürü gider esasına göre, aşanlar gerçek kazanç usulüne göre vergilendirilmekteydi. Gerçek usulde vergilendirilen çiftçiler ise kendi isteklerine göre  zirai işletme hesabı esasını veya bilanço esasını tercih edebilmekteydiler.

•         4369 sayılı kanunla yapılan değişiklikle çiftçi muaflığı ve götürü gider usulü kaldırılmış olup sadece işletme büyüklüğü, bir biçerdövere veya bu mahiyetteki bir motorlu araca veya on yaşına kadar ikiden fazla traktöre sahip olma ölçüleri dikkate alınarak bir vergileme sistemi getirilmiştir.

•         ANA ESASLAR:

•         Yukarıda değinildiği üzere, çiftçilerin zirai faaliyetten elde ettikleri kazançların vergilendirilmesi temel olarak GVK’ nın 94.üncü maddesi hükümlerine göre tevkifat yapılarak gerçekleştirilmektedir.

•         Ancak , GVK’ nın 53. maddesinin 1. fıkrasında;

•         i-GVK’ nın 54’üncü maddesinde belirtilen işletme büyüklüğü ölçülerini aşanlar,(GVK Md. 53),

•         ii-Bir biçerdövere veya bu mahiyette bir motorlu araca sahip olan,(GVK md. 53)

•         iii-On yaşına kadar ikiden fazla traktöre sahip olan, (4369 sayılı kanunla eklenen GVK' nın Geçici 45.inci maddesinin 2.inci fıkrasına göre çiftçilerin kendi işinde kullanmaları şartı ile 10 yıl süre ile (2007 yılı sonuna kadar)dikkate alınmayacaktır.(GVK md. 53)

•         Çiftçilerin kazançlarının gerçek usulde (ister zirai işletme esası isterlerse bilanço esasına göre) vergilendirilecekleri GVK' nın 53.üncü Maddesinde belirtilmektedir.

Gvk.md.54 işletme büyüklüğü ölçüleri

•         Zirai kazancın gerçek usulde tespiti bakımından bir takvim yılı içinde dikkate alınacak ölçüler şunlardır:

•         A) Arazi üzerinde yapılan zirai faaliyetlerde:

•         1 inci grup: Hububat ziraatinde ekili arazinin yüzölçümü toplamı taban arazide 600 (900) kıraç arazide 1200 (1700) dönüm.

•         2 nci grup: Bakliyat, afyon, susam, keten, kendir ziraatinde ekili arazinin yüzölçümü toplamı 300 (1000) dönüm;

•         3 üncü grup: Ayçiçeği ziraatinde ekili arazinin yüzölçümü toplamı 600(950) dönüm;

•         4 üncü grup: Pamuk ziraatinde ekili arazinin yüzölçümü toplamı 300 (400) dönüm;

•         5 inci grup: Çeltik ziraatinde ekili arazinin yüzölçümü toplamı 200 (300) dönüm;

•         6 ncı grup: Pancar ziraatinde ekili arazinin yüzölçümü toplamı 200 (300) dönüm;

•         7 nci grup: Patates, soğan, sarmısak ziraatinde ekili arazinin yüzölçümü toplamı 200 (200) dönüm;

•         8 inci grup: Çay ziraatinde ekili arazinin yüzölçümü toplamı 40 (150) dönüm (Mahsul verebilecek hale gelmeyenler hariç);

•         9 uncu grup: Tütün ziraatinde ekili arazinin yüzölçümü toplamı 200 (200) dönüm;

•         10 uncu grup: Sebze ziraatinde ekili arazinin yüzölçümü toplamı 200 (200) dönüm;

•         11 inci grup: Sera ve çiçekçilik ziraatinde ekili arazinin yüzölçümü toplamı 8 (8) dönüm;

•         12 nci grup: Kavun ve karpuz ziraatinde ekili arazinin yözölçümü toplamı 300 (300) dönüm;

•         13 üncü grup: Meyve verebilecek hale gelmiş fındık ziraatinde ekili arazinin yüzölçümü toplamı 250 (250) dönüm.

•         14 üncü grup: Meyve verebilecek hale gelmiş bağ ve incir ziraatinde ekili arazinin yüzölçümü toplamı 250 (250)dönüm;

•         15 inci grup: Meyve verebilecek hale gelmiş antep fıstığında 1500 (2500) ağaç;

•         16 ncı grup: Meyve verebilecek hale gelmiş zeytinliklerde 2500 (4500) ağaç;

•         17 nci grup: Meyve verebilecek hale gelmiş narenciyede 1250 (1500) ağaç;

•         18 inci grup: Meyve verebilecek hale gelmiş elmada 1000 (2000) ağaç;

•         19 uncu grup: Muz ziraatinde ekili arazinin yüzölçümü toplamı 20 (30) dönüm;

•         20 inci grup: Meyve verebilecek hale gelmiş kayısıda 1000 (2000) ağaç;

•         21 inci grup: Meyve verebilecek hale gelmiş armut, kiraz, vişne, şeftalide 1000 (2000) ağaç;

•         22 nci grup: Diğer meyve ve ürün ziraatinde ekili arazinin yüzölçümü toplamı 100 (100) dönüm, yer fıstığı 350 dönüm (Meyve ve ürün verebilecek hale gelmeyenler ile palamut hariç);

•         23 üncü grup: Büyükbaş hayvan sayısı 150 (150) adet (İş hayvanları ile iki yaşından küçük, büyükbaş hayvanlar hariç);

•         24 üncü grup: Küçükbaş hayvan sayısı 500 (750) adet (Bir yaşından küçük, küçükbaş hayvanlar ile kümes hayvanları hariç);

•         B) Arazi üzerinde yapılmayan zirai faaliyetler ile kara ve su avcılığında:

•         1 inci grup: Deniz ve iç su balıkları yetiştiriciliği;

•         a) Denizlerdeki sınırları belirlenebilen üretim alanlarında yapılan balık yetiştiriciliğinde (ağ kafes vb.) 500 (750)m2,

•         b) İç su balıkları yetiştiriciliğinde sınırları belirlenebilen havuz (beton, toprak vb.), göl, gölet ve baraj gölleri gibi üretim alanlarında 600 (900)m2,

•         2 nci grup: Denizlerde yapılan balık avcılığında toplam tekne boyu 20 (20) metre;

•         3 üncü grup: Arıcılık ziraatinde kovan sayısı 500 (500)adet;

•         4 üncü grup: İpek böcekçiliği ziraatinde kutu sayısı 500 (500) adet;

•         Bakanlar Kurulu, Zirai Kazançlar Merkez Komisyonu'nun teklifi üzerine, bu ölçüleri gerekli gördüğü bölgeler için yıllık olmak kaydıyla arazi ve ürün türlerine göre beş katına kadar artırmaya veya kanuni hadden az olmamak üzere yeniden tespit etmeye yetkilidir. Bu şekilde tespit olunan ölçüler, Resmi Gazete'de yayımlandığı tarihi takip eden takvim yılı başından itibaren yürürlüğe girer.

•         Yukarıda (A) bendinde zikredilen meyveli ve meyvesiz ağaçlarda meyve ve ürün verebilecek hale gelme durumu başlangıcı ile (B) bendinde işletme büyüklüğü gösterilmeyen zirai faaliyetlerde işletme büyüklüğü ölçüsü Tarım, Orman ve Maliye Bakanlıkları'nca müştereken tespit olunur.(*)

Yukarıdaki şartlara haiz olmayan veya kendi istekleri ile gerçek usulde vergilendirmeyi talep etmeyen çiftçiler tevkif yolu ile vergilendirilirler ve bu vergilendirme onlar için nihai vergilendirmedir.

•         B) Arazi üzerinde yapılmayan zirai faaliyetler ile kara ve su avcılığında:

•         1 inci grup: Deniz ve iç su balıkları yetiştiriciliği;

•         a) Denizlerdeki sınırları belirlenebilen üretim alanlarında yapılan balık yetiştiriciliğinde (ağ kafes vb.) 500 (750)m2,

•         b) İç su balıkları yetiştiriciliğinde sınırları belirlenebilen havuz (beton, toprak vb.), göl, gölet ve baraj gölleri gibi üretim alanlarında 600 (900)m2,

•         2 nci grup: Denizlerde yapılan balık avcılığında toplam tekne boyu 20 (20) metre;

•         3 üncü grup: Arıcılık ziraatinde kovan sayısı 500 (500)adet;

•         4 üncü grup: İpek böcekçiliği ziraatinde kutu sayısı 500 (500) adet;

•         Bakanlar Kurulu, Zirai Kazançlar Merkez Komisyonu'nun teklifi üzerine, bu ölçüleri gerekli gördüğü bölgeler için yıllık olmak kaydıyla arazi ve ürün türlerine göre beş katına kadar artırmaya veya kanuni hadden az olmamak üzere yeniden tespit etmeye yetkilidir. Bu şekilde tespit olunan ölçüler, Resmi Gazete'de yayımlandığı tarihi takip eden takvim yılı başından itibaren yürürlüğe girer.

•         Yukarıda (A) bendinde zikredilen meyveli ve meyvesiz ağaçlarda meyve ve ürün verebilecek hale gelme durumu başlangıcı ile (B) bendinde işletme büyüklüğü gösterilmeyen zirai faaliyetlerde işletme büyüklüğü ölçüsü Tarım, Orman ve Maliye Bakanlıkları'nca müştereken tespit olunur.(*)
 

Yukarıdaki şartlara haiz olmayan veya kendi istekleri ile gerçek usulde vergilendirmeyi talep etmeyen çiftçiler tevkif yolu ile vergilendirilirler ve bu vergilendirme onlar için nihai vergilendirmedir.

•         ZİRAİ KAZANCIN VERGİLENDİRME ŞEKİLLERİ 

•         Zirai kazançlar temel olarak iki şekilde vergilendirilirler. Bunlar;

•         -Tevkif Yolu İle Vergilendirme :

•         -Gerçek Usulde Vergilendirme, şeklinde olup gerçek usulde vergilendirme ise çiftçilerin isteğine bağlı olarak ; ya Zirai İşletme Esasına ya da Bilanço Esasına göre vergilendirme şeklinde ikiye ayrılır.

•         Gerçek usulde vergilendirme şartlarını taşımayan mükellefler tevkif yolla vergilendirilirler.

•         Gerçek usulde vergilendirme şartları; kanuni zorunluluk ve isteğe bağlı mükellefiyet şeklinde ikiye ayrılır. Kanundan doğan zorunluluklara daha önceki bölümde değinilmiş olup, kısaca tekrarlamak gerekirse ;

•         -GVK' nın 54.üncü maddesinde sıralanan işletme büyüklüğünü aşanlar,

•         -Bir biçerdövere veya bu mahiyette bir motorlu araca sahip olanlar,

•         -On yaşına kadar ikiden fazla traktöre sahip olanlar(Sahip olunan traktörler kendi işinde kullanılmak şartıyla ile 2007 yılının sonuna kadar bu şart aranmayacaktır.(GVK Geçici md. 45)

•         -Zirai grupların birkaç tanesi içine giren zirai faaliyetlerin bir arada yapılması halinde en fazla iki gruba ait işletme büyüklüklerinde bu gruplar için tespit edilen hadlerin yarısını aşanlar,

•         -Kendi işletmesi ve dahil bulunduğu ortaklıklar ayrı ayrı işletme büyüklüğü ölçüsünün altında kalmakla birlikte kendi işletmesi ve ortaklıklardaki paylarının toplamı, belirlenen işletme büyüklüğü ölçüsünü aşanlar şeklinde belirtilmiş olup birde çiftçilerin;

•         -Kendi isteği ile gerçek usulü tercih etmesi durumu vardır.

•         Bu şartlardan herhangi birini taşımayan çiftçiler tevkifat yolu ile vergilendirilecek olup bu vergilendirme çiftçiler için nihai, vergilendirme olacaktır.

•         Tevkif yolu ile vergilendirilen mükellefler defter tutmayacaklar belge düzenlemeyecekler ancak yaptıkları satış ve hizmetlerden dolayı müstahsil makbuzu almak ve saklamak zorunda olacaklardır.

•         Tevkif Yolu İle Vergilendirme :

•         Zirai faaliyet kapsamında teslim edilen ürünlerin bedelleri ile yapılan hizmetler üzerinden yapılacak vergi kesintileri GVK' nın 94.üncü maddesinin 11 numaralı bendinde aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir;

•         - Çiftçilerden satın alınan zirai mahsuller ve hizmetler için yapılan ödemelerden;

•         a- Hayvanlar ve bunların mahsulleri ile kara ve su avcılığı mahsulleri için,

•         i-Ticaret borsalarında tescil ettirilerek satın alınanlar için %1

•         ii-(i) alt bendi dışında kalanlar için %2

•         b-Diğer zirai mahsuller için ,

•         i-Ticaret borsalarında tescil ettirilerek satın alınan zirai mahsuller için %2

•         ii-(i) alt bendi dışında kalanlar için %4

•         c-Zirai faaliyet kapsamında ifa edilen hizmetler için,

•          i-Orman idaresine veya orman idaresine karşı taahhütte bulunan kurumlara yapılan ormanların ağaçlandırılması , bakımı, kesimi, ürünlerin toplanması,taşınması ve benzeri hizmetler  için %2

•         ii-Diğer hizmetler için %4

•         d-4697 sayılı kanunun 8.inci maddesiyle eklenen bent;(yürürlük;10.07.2001) Çiftçilere yapılan doğrudan gelir desteği ve alternatif ürün ödemeleri için %0,

•         Oranlarında tevkifat yapılacaktır.

GERÇEK USULDE VERGİLENDİRME:

•         Gerçek usulde vergilendirilen çiftçiler isteklerine göre ya zirai işletme esası ya da bilanço esasını tercih edebilirler.

Kazancın Zirai İşletme Hesabı Esasına Göre Tespiti

•         Zirai işletme hesabı esasına göre zirai kazanç, hesap dönemi içinde para ile tahsil edilen veya alacak olarak tahakkuk eden hasılat ile ödenen veya borçlanılan giderler arasındaki müspet farktır.

•         Zirai kazancın işletme hesabı esasına göre tespitinde; hesap dönemi başındaki mahsullerin değeri giderlere, hesap dönemi sonundaki mahsullerin değeri ise hasılata ilave olunur.

•         Bu usul de  çiftçiler  VUK’ un 213.üncü maddesi gereği çiftçi işletme defteri tutmak zorundadırlar.Zirai işletme esasına göre zirai kazanç bir hesap dönemi içinde elde edilen hasılat ile yapılan giderler arasındaki müspet farktır.Giderler çiftçi işletme defterinin sağ tarafına, hasılatlar ise sol tarafa kaydedilir. Defterin tasdik ettirilmesi zorunludur. Ayrıca bu usulü seçen çiftçiler belge almak, vermek zorunda oldukları gibi kanuni defter ve belgeleri 5 yıl süre ile muhafaza etmek zorundadırlar.

Kazancın Bilanço Esasına Göre Tespiti
md.59

•         Çiftçiler, diledikleri takdirde, işletme hesabı yerine  bilanço esasına tabi tutulmalarını isteyebilirler.

•         Yazı ile yapılacak talep, müteakip vergilendirme dönemi başından, yeni işe başlıyanlarda ise işe başlama tarihinden itibaren hüküm ifade eder. Bu suretle bilanço esasını kabul edenler iki yıl geçmedikçe bu usulden dönemezler.

•         Zirai kazancın bilanço esasına göre tespitinde, 56, 57 ve 58'inci maddeler hükmü de göz önünde tutularak, ticari kazancın bu husustaki hükümleri uygulanır.

•         Bu usulde VUK’ un 182.nci maddesinde bahsedilen tutulması zorunlu defterlerden Yevmiye, Envanter ve Kebir defterlerinin tutulması zorunludur. Defteri kebir dışındaki defterlerin VUK hükümleri gereği tasdik ettirilmesi gerekir. Bu usulü seçen çiftçiler zirai işletme esasını seçen çiftçiler gibi belge almak, vermek zorunda oldukları gibi kanuni defter ve belgeleri de 5 yıl süre ile muhafaza etmek zorundadırlar.

•         Bilanço esasında zirai kazancın tespiti; ticari kazancın bilanço esasına göre tespitinde olduğu gibi işletmedeki öz sermayenin dönem başı ve dönem sonundaki değerlerinin kıyaslanması yolu ile bulunacak müspet fark olacaktır.

 

ÜCRETLER

 

ÜCRETİN TANIMI VE UNSURLARI 

•         Gelir Vergisi Kanunu’nun 61 nci maddesinde ücret, “ İşverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.” şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanıma göre ücretin unsurları,

•         -Hizmet erbabının bir işverene tabi olması,

•         -Belirli bir iş yerine bağlı olarak çalışması,

•         -Hizmet karşılığı ödeme yapılmasıdır.

•         Gelir Vergisi açısından bir ödemenin ücret olarak mı yoksa başka bir gelir unsuru olarak mı vergilendirilmesi gerektiği bu üç unsura göre tespit edilecektir. Bu üç unsur birlikte varsa elde edilen gelir ücret olacak, aksi takdirde ücretten söz etmek mümkün olmayacaktır.. 

 

ÜCRETİN BAŞKA ADLAR ALTINDA ÖDENMESİ

•         Gelir Vergisi Kanunu’nun 61.maddesinin ikinci fıkrasında ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olmasının veya ortaklık ilişkisi niteliğinde olmamak koşulu ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunmasının ücret olma niteliğini değiştirmeyeceği hükmü yer almaktadır. Bu hükme göre ücretin unsurlarını taşıyan ödemeler her ne ad altında olursa olsun ücret olarak değerlendirilmesi gerekmektedir

 

ÜCRETİN BAŞKA ADLAR ALTINDA ÖDENMESİ

•         Gelir Vergisi Kanunu’nun 61.maddesinin ikinci fıkrasında ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olmasının veya ortaklık ilişkisi niteliğinde olmamak koşulu ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunmasının ücret olma niteliğini değiştirmeyeceği hükmü yer almaktadır. Bu hükme göre ücretin unsurlarını taşıyan ödemeler her ne ad altında olursa olsun ücret olarak değerlendirilmesi gerekmektedir

 

1-GERÇEK ÜCRETLER

 

1-Gerçek Usulde Vergilendirilecek Ücretler

•         Gerçek usulde vergilendirilmesi gereken ücretleri aşağıdaki gibi sayabiliriz.

•         a) Gelir Vergisi Kanunu’nun 94. maddesinin 1. fıkrasında yer alan gerçek ve tüzel kişiler nezdinde çalışan ve tevkifat yapılmak suretiyle vergilendirilen hizmet erbabının ücretleri,

•         b) Gelir Vergisi Kanunu’nun 95. maddesinde yer alan ve vergi tevkifatına tabi olmayan hizmet erbabının ücretleri . Bunlar aşağıdaki gibidir:

•         - Yabancı bir memleketteki işverenden doğrudan doğruya alınan ücretler

•         - Gelir Vergisi Kanunu’nun 16. maddesinde yazılı istisnadan faydalanmayan yabancı elçilik ve konsolosluk memur ve hizmetlilerinin ücretleri

•         -  Maliye Bakanlığı’nca yıllık beyanname ile bildirilmesinde zaruret görülen ücretler

Gerçek Usule Tabi Ücretlerin Vergilendirilmesi

•         Gerçek usule tabi ücretlerin vergilendirilmesi 2 şekilde yapılmaktadır.

•         1- Ücretten işveren tarafından vergi tevkifatı yapılması

•         2- Yıllık beyanname ile elde edilen ücretin beyan edilmesi

 

1-Ücretten İşveren Tarafından Vergi Tevkifatı Yapılması

 

1.1-Tevkifata tabi ücretler

•         İstisnadan yararlananlar ve Gelir Vergisi Kanunu’nun 95. maddesinde düzenlenen tevkifata tabi olmayan ücretler hariç, bütün ücret ve ücret sayılan ödemeler Gelir Vergisi Kanunu’nun 94. maddesi uyarınca tevkifata tabidir.

 

1.2-Tevkifata Tabi Ücretten Yapılacak İndirimler

•         Gelir Vergisi Kanunu’nun 96. maddesinde vergi tevkifatının ücretin safi tutarı üzerinden yapılacağı belirtilmiştir. Ücretin vergi tevkifatına tabi safi tutarı ise, gayri safi ücret tutarından;

•         A)31. maddede yer alan sakatlık indirimi

•         B) Asgarî geçim indirimi

•         C)63. maddede yer alan indirimler

•         düşülmek suretiyle bulunacaktır. Ücretin gayri safi tutarından yapılacak indirimler aşağıdaki gibi açıklanabilir.

 

2-DİĞER ÜCRETLER

 

Aşağıda yazılı hizmet erbabının safi ücretleri  takvim yılı başında geçerli olan ve sanayi kesiminde çalışan 16 yaşından büyük işçiler için uygulanan asgari ücretin yıllık brüt tutarının % 25'idir.

•          1. Kazançları basit usulde tespit edilen ticaret erbabı yanında çalışanlar; 2. Özel hizmetlerde çalışan şoförler;

•         3. Özel inşaat sahiplerinin ücretle çalıştırdığı inşaat işçileri;

•         4. Gayri menkul sermaye iradı sahibi yanında çalışanlar;

•         5. Gerçek ücretlerinin tespitine imkan olmaması sebebiyle, Danıştayın müsbet mütülaasıyla, Maliye Bakanlığınca bu kapsama alınanlar.

•         Diğer ücretler için yıllık beyanname verilmez, diğer gelirler nedeniyle beyanname verilmesi halinde de bunlar beyannameye ithal edilmez.

SERBEST MESLEK KAZANÇLARI

 

SERBEST MESLEK FAALİYETİ VE UNSURLARI:

 

Serbest Meslek Kazancının Tarifi
md.65 

•          Her türlü serbest meslek faaliyetinden doğan kazançlar serbest meslek kazancıdır.

•         Serbest meslek faaliyeti; sermayeden ziyade şahsi mesaiye, ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmıyan işlerin işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılmasıdır.

•         Tahkim işleri dolayısiyle hakemlerin aldıkları ücretler ile kollektif, adi komandit ve adi şirketler tarafından yapılan serbest meslek faaliyeti neticesinde doğan kazançlar da, serbest meslek kazancıdır.

•         Gelir Vergisi Kanunu’nun 65. maddesinin ikinci fıkrasında serbest meslek faaliyeti;” Sermayeden ziyade şahsi mesaiye, ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin işverene tabi olmaksızın, şahsi sorumluluk altında, kendi nam ve hesabına yapılmasıdır.” şeklinde tanımlanmıştır.

•         Bu tanıma göre serbest meslek faaliyetinin ana unsurları şunlardır:

•         - Sermayeden ziyade şahsi çalışmaya, bilimsel veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanması,

•         -  Faaliyetin  ticari özellikte olmaması,

•         - Bir işverene tabi olmaksızın kişisel sorumluluk altında, kendi nam ve hesabına yapılması,

•         - Devamlılık unsuru taşıması,

•         Serbest meslek faaliyetinin varlığından söz edebilmek için gerçekleştirilen faaliyetin yukarıda sıraladığımız dört unsuru taşıması gerekmektedir.

Serbest Meslek Erbabı mad.66
 

•         Serbest meslek faaliyetini mutad meslek halinde ifa edenler, serbest meslek erbabıdır. Serbest meslek faaliyetinin yanında meslekten başka bir iş veya görev ile devamlı olarak uğraşılması bu vasfı değiştirmez.

•         Bu maddenin uygulanmasında:

•         1. Gümrük komisyoncuları, bilumum borsa ajan ve acentaları, noterler, noterlik görevini ifa ile mükellef olanlar;

•         2. Bizzat serbest meslek erbabı tarifine girmemekle beraber serbest meslek erbabını bir araya getirerek teşkilat kurmak veya bunlara sermaye temin etmek suretiyle veya sair suretlerle serbest meslek kazancından hisse alanlar;

•         3. Serbest meslek faaliyetinde bulunan kollektif ve adi şirketlerde ortaklar, adi komandit şirketlerde komanditeler;

•         4.Dava vekilleri, müşavirler, kurumlar ve tüccarlarla serbest meslek erbabının ticarî ve meslekî işlerini takip edenler ve konser veren müzik sanatçıları;(*)

•         5. Vergi Usul Kanunu'nun 155' inci maddesinde belirtilen şartlardan en az ikisini taşıyan ebe, sünnetçi, sağlık memuru, arzuhalci, rehber gibi mesleki faaliyette bulunanlar (şartlardan en az ikisini taşımayanlar ile köylerde veya son nüfus sayımına göre belediye içi nüfusu 5.000'i aşmayan yerlerde faaliyette bulunanların bu faaliyetlerine ilişkin kazançları gelir vergisinden muaftır.)

•         Bu işler dolayısiyle serbest meslek erbabı sayılırlar.

GAYRİMENKUL SERMAYE İRADI
            1-GAYRİMENKUL SERMAYE İRADININ TANIMI md.70:

•         Aşağıda yazılı mal ve hakların sahipleri, mutasarrıfları, zilyedleri, irtifak ve intifa hakkı sahipleri veya kiracıları tarafından kiraya verilmesinden elde edilen iratlar gayrimenkul sermaye iradıdır:

•         1. Arazi, bina (Döşeli olarak kiraya verilenlerde döşeme için alınan kira bedelleri dahildir), maden suları, menba suları, madenler, taş ocakları, kum ve çakıl istihsal yerleri, tuğla ve kiremit harmanları, tuzlalar ve bunların mütemmim cüzileri ve teferruatı;

•         2. Voli mahalleri ve dalyanlar;

•         3. Gayrimenkullerin, ayrı olarak kiraya verilen mütemmim cüzileri ve teferruatı ile bilumum tesisatı demirbaş eşyası ve döşemeleri;

•         4. Gayrimenkul olarak tescil edilen haklar;

•         5.) Arama, işletme ve imtiyaz hakları ve ruhsatları, ihtira beratı (İhtira beratının mucitleri veya kanunî mirasçıları tarafından kiralanmasından doğan kazançlar, serbest meslek kazancıdır.), alameti farika, marka, ticaret unvanı, her türlü teknik resim, desen, model, plan ile sinema ve televizyon filmleri, ses ve görüntü bantları, sanayi ve ticaret ve bilim alanlarında elde edilmiş bir tecrübeye ait bilgilerle gizli bir formül veya bir imalat usulü üzerindeki kullanma hakkı veya kullanma imtiyazı gibi haklar (Bu hakların kullanılması için gerekli malzeme ve teçhizat bedelleri de gayrimenkul sermaye iradı sayılır.);

•         6. Telif hakları (bu hakların, müellifleri veya bunların kanuni mirasçıları tarafından kiralanmasından doğan kazançlar, serbest meslek kazancıdır);

•         7. Gemi ve gemi payları (Motorlu olup olmadıklarına ve tonilatolarına bakılmaz) ile bilumum motorlu tahmil ve tahliye vasıtaları;

•         8. Motorlu nakli ve cer vasıtaları, her türlü motorlu araç, makine ve tesisat ile bunların eklentileri.
 

•         Yukarıda yazılı mallar ve haklar ticarî veya zirai bir işletmeye dahil bulunduğu takdirde bunların iratları ticarî veya zirai kazancın tespitine müteallik hükümlere göre hesaplanır.

•         Tüccarlara ait olsa dahi, işletmeye dahil bulunmayan gayrimenkullerle haklar hakkında bu bölümdeki hükümler uygulanır.

•         Vakfın gelirinden hizmet karşılığı olmayarak alınan hisseler ile zirai faaliyete bilfiil iştirak etmeksizin sadece üründen pay alan arazi sahiplerinin gelirleri bu kanunun uygulanmasında gayrimenkul sermaye iradı addolunur.

2-GAYRİMENKUL SERMAYE İRATLARINDA ELDE ETME mad.72:

•                     Gayrimenkul sermaye iratları için elde etme tahsil esasına bağlanmıştır.Tahsil ise, nakdi ve ayni olarak elde edilmiş değerleri kapsar. Ayni olarak tahsil edilen kiralar Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre emsal bedel ile paraya çevrilir.

•                     Geçmiş yıllara ait olarak tahsil edilen kiralar tahsil edildiği yılın, gelecek yıllara ait olup peşin tahsil edilen kiralar, ilgili bulundukları yılların iradı sayılır.Şu kadar ki, ölüm ve memleketi terk hallerinde varsa peşin tahsil edilen kiralar mükellefiyetin kalktığı yılın hasılatı sayılır.

•                     Kiracı tarafından gayrimenkulu genişletecek veya iktisadi değerini devamlı surette artıracak şekilde gayrimenkule ilave edilen değerlerin kira süresi sonunda bedelsiz olarak kiraya verene devrolunması halinde, söz konusu değerler kiraya veren tarafından bu tarihte aynen tahsil edilmiş kira hükmünde olup, elde etme tarihindeki emsal bedeli tespitinin takdir komisyonu aracılığı ile yapılması gerekir.

 

 

İNDİRİLECEK GİDERLER:

 

        Yıllık beyanname ile beyan edilecek tüm gelir unsurlarında olduğu gibi kira gelirlerinin vergilendirilmesinde de safi irat esası geçerlidir.Safi irat ise gayrisafi hasılattan iradın sağlanması için yapılan giderler indirildikten sonra kalan olumlu farktır. Safi iradın tespitinde iki usul bulunmaktadır.

            1-Gerçek Gider Usulü:

2-Götürü Gider:

 

Gerçek Gider Usulünde İndirilecek Giderler
 

•         Safi iradın bulunması için, 21'inci maddeye göre istisna edilen gayrisafi hasılata isabet edenler hariç olmak üzere gayrisafi hasılattan aşağıda yazılı giderler indirilir:

•         1. Kiraya veren tarafından ödenen aydınlatma, ısıtma, su ve asansör giderleri;

•         2. Kiraya verilen malların idaresi için yapılan ve gayrimenkulün ehemmiyeti ile mütenasip olan idare giderleri;

•         3. Kiraya verilen mal ve haklara müteallik sigorta giderleri;

•         4. Kiraya verilen mal ve haklar dolayısıyla yapılan ve bunlara sarf olunan borçların faizleri ile konut olarak kiraya verilen bir adet gayrimenkulün iktisap yılından itibaren beş yıl süre ile iktisap bedelinin % 5'i (İktisap bedelinin % 5'i tutarındaki bu indirim, sadece ilgili gayrimenkule ait hasılata uygulanır. Ancak, indirilmeyen kısım 88' inci maddenin 3' üncü fıkrasının uygulanmasında gider fazlalığı sayılmaz),

•         5. Kiraya verilen mal ve haklar için ödenen vergi, resim, harç ve şerefiyelerle kiraya verenler tarafından ödenmiş olmak şartıyla belediyelere ödenen harcamalara iştirak payları;

•         6. Kiraya verilen mal ve haklar için ayrılan amortismanlar (Amortismana tabi değer, malum ise maliyet bedeli, malum değilse, bina ve arazi için vergi değeri, diğer mallar için Vergi Usul Kanununun 267'nci maddesinin 3'üncü sırasına göre tespit edilen emsal değeridir);

•         7. Kiraya verenin yaptığı onarım giderleri (Emlakın iktisadi değerini artıracak surette tevsii, tadili veya bunlara ilaveler yapılması için ihtiyar olunan giderler onarım gideri sayılmaz);

•         8. Kiraya verilen mal ve haklara ait bakım ve idame giderleri;

•         9. Kiraladıkları mal ve hakları kiraya verenlerin ödedikleri kiralar ve diğer gerçek giderler;

•         10. Sahibi bulundukları konutları kiraya verenlerin kira ile oturdukları konutun kira bedeli (kira indirimi gayri safi hasılattan bu maddenin 1 ila 9 ve 11 numaralı bentlerinden yazılı giderler düşüldükten sonra, kalan miktar üzerinden yapılır; kiranın indirilemeyen kısmı 88'inci maddenin 3'üncü fıkrasının uygulanmasında gider fazlalığı sayılmaz);

 

2-Götürü Gider:

 

•         Gayrimenkul sermaye iradının vergilendirilmesinde götürü gider usulünü tercih eden mükellefler, gerçek giderlere karşılık olmak üzere hasılatlarının %25’ini götürü gider olarak düşebilir. Kiralanan gayrimenkulün konut olması halinde istisnadan yararlanma hakkı var ise istisna düşüldükten sonra kalan kira gelirinin %25’i götürü gider olarak indirilebilir. Ancak hakları kiraya veren mükellefler GVK’nın 74. maddesine göre götürü gider usulünden yararlanamazlar.

•         Bu usulü tercih eden mükellefler iki yıl geçmedikçe gerçek usule dönemezler.

 

2-Binaların Mesken Olarak Kiraya Verilmesi:

 

•         Binaların mesken olarak kiraya verilmesi durumunda kira gelirinin bir kısmı GVK’nın 21. maddesinde belirtilen şartların oluşması halinde gelir vergisinden müstesnadır.

•         Müstesna edilen tutar 2015 yılı gelirleri için 3.600-TL Söz konusu maddedeki maktu tutar

BEYANNAME VERİLME ZAMANI VE ÖDEME:

 

         02.01.2004 tarih ve mükerrer 25334 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 5035 sayılı yasanın 48/4-c maddesiyle 193 sayılı GVK’nın 92. maddesinde yapılan değişiklikle gayrimenkul sermaye iradı elde edenler 15 Mart akşamına (1-15 Mart) kadar beyannamelerini vermek zorundadırlar.(Ölüm ve memleketi terk hali hariç) Ödeme ise iki taksitte yapılacak olup, birinci taksit mart ayı içinde ikinci taksit temmuz ayı içindedir.

 

MENKUL SERMAYE İRATLARI

 

1-Tarifi:

•         Menkul sermaye iradı  Gelir Vergisi Kanununun 75. maddesinde aşağıdaki gibi tanımlanmıştır.

      Madde 75- (2361 sayılı Kanunun 52'nci maddesiyle değişen madde) Sahibinin ticari, zirai ve mesleki faaliyeti dışında nakdi sermaye veya para ile temsil edilebilen değerlerden müteşekkil sermaye dolayısıyla elde ettiği kar payı, faiz, kira ve benzeri iratlar menkul sermaye iradıdır.

•         Söz konusu fıkra hükmüne göre bir gelirin menkul sermaye iradı sayılabilmesi için aşağıdaki koşulların gerçekleşmesi gerekir.

•         - Gelir, nakdi sermaye veya parayla temsil edilen  değerlerden oluşan sermaye dolayısıyla elde edilmiş olmalıdır.

•         - Gelir,   sahibinin   ticari,   zirai   veya   mesleki   faaliyeti   dışındaki faaliyetlerden elde edilmiş olmalıdır:

•         - Elde edilen gelir, kâr payı, kira, faiz vb. iratlar şeklinde olmalıdır.

  

1.-DEĞER ARTIŞ KAZANÇLARI  :

•         Değer artış kazançları bir bedel ödenmek suretiyle edilen ( ivazlı iktisap) bazı mal ve hakların elden çıkarılması sonucu oluşan kazançların vergilendirilmesi için düzenlenmiş bir gelir grubudur. Değer artış kazancının söz konusu olabilmesi için öncelikle elden çıkarılan mal veya hakkın kanunda zikredilmiş olması gerekir. Diğer bir koşul ise elden çıkarılan mal veya hakkın muhakkak surette bir bedel karşılığı (ivazlı) edinilmiş olması gerekir. Bu şartlar  çerçevesinde gerçekleştirilen bir işlem neticesinde bir kazanç doğması halinde bu kazanç değer artış kazancı olarak vergilemeye tabi tutulacaktır. İvazsız devir veya temlik gelir vergisinin konusu dışında tutulmuştur.

•         Veraset suretiyle intikalde, mal ve hakkın ölüm tarihine kadar kazanmış olduğu değer fazlasının hesaplanması ve ölene ait kazanç unsuru sayılarak, varislerin muhatap alınması suretiyle vergileme yapılması yoluna gidilemez. İntikal eden servet unsurlarının varislerde gelir sayılması da söz konusu değildir. Bunun gibi hibe suretiyle vaki intikallerde de hibeyi yapanda elden çıkarma esasında vergileme yapılmaz.

•         Ancak mal veya hakkın alım satımının devamlı surette ve ticari bir organizasyon çerçevesinde yapılması halinde bu alım satım ticari faaliyet kapsamına gireceğinden vergilemede ticari kazanca ilişkin hükümler uygulanacaktır. Bu bakımdan değer artış kazancı olarak sayılan kazançların ticari kazanç hükümlerine tabi olmayacak nitelikte yapılması gerekmektedir.

Aşağıda yazılı mal ve hakların elden çıkarılmasından doğan kazançlar değer artışı kazançlarıdır. Mad.mük.80

•         1. İvazsız olarak iktisap edilenler ile tam mükellef kurumlara ait olan ve iki yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse senetleri hariç, menkul kıymetlerin veya diğer sermaye piyasası araçlarının elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar.(*)

•         2. 70 inci maddenin birinci fıkrasının (5) numaralı bendinde yazılı hakların (ihtira beratları hariç) elden çıkarılmasından doğan kazançlar.

•         3. Telif haklarının ve ihtira beratlarının müellifleri, mucitleri ve bunların kanunî mirasçıları dışında kalan kimseler tarafından elden çıkarılmasından doğan kazançlar.

•         4. Ortaklık haklarının veya hisselerinin elden çıkarılmasından doğan kazançlar.

•         5. Faaliyeti durdurulan bir işletmenin kısmen veya tamamen elden çıkarılmasından doğan kazançlar.

•         Faaliyetine devam eden ticarî bir işletmenin kısmen veya tamamen satılmasından veya ticarî işletmeye dahil amortismana tâbi iktisadî kıymetlerle birinci fıkrada yazılı hakların elden çıkarılmasından doğan kazançlar ticarî kazanç sayılır ve bunlara ticarî kazanç hakkındaki hükümler uygulanır.(**)

•         6. İktisap şekli ne olursa olsun (ivazsız olarak iktisap edilenler hariç) 70 inci maddenin birinci fıkrasının (1), (2), (4) ve (7) numaralı bentlerinde yazılı mal (gerçek usulde vergiye tâbi çiftçilerin ziraî istihsalde kullandıkları gayrimenkuller dahil) ve hakların, iktisap tarihinden başlayarak beş yıl içinde(8) elden çıkarılmasından doğan kazançlar (Kooperatiflerin ortaklarına bu sıfatları dolayısıyla tahsis ettikleri gayrimenkulleri tahsis tarihinde ortak tarafından satın alınmış sayılır.).

•         Bu maddede geçen "elden çıkarma" deyimi, yukarıda yazılı mal ve hakların satılması, bir ivaz karşılığında devir ve temliki, trampa edilmesi, takası, kamulaştırılması, devletleştirilmesi, ticaret şirketlerine sermaye olarak konulmasını ifade eder.

•          Bir takvim yılında elde edilen değer artışı kazancının, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının elden çıkarılmasından sağlananlar hariç, 1.1.2015 tarihinden itibaren 10.600 Yeni Türk Lirası gelir vergisinden müstesnadır.

2-ARIZİ  KAZANÇLAR

•         Gelir  Vergisi  Kanunu’ nun  82. maddesi, GVK’ nın 2. maddesinde sayılan  7. gelir unsuru olan  diğer kazanç ve iratların  ikincisi olan arızi  kazançları  düzenlemiştir. Bu düzenleme, devamlı bir kaynağa bağlı olmayan, arızi veya tesadüfi doğan  kazançları vergilendirmek amacıyla yapılmıştır.

•         Ancak burada arızi kazanç olarak  GVK’ nın 82. maddesinde  6 bent  halinde sayılan gelirlerin vergilendirilmesi söz konusudur. Bu bentlerde yer almayan gelirlerin arızi kazanç olarak vergilendirilmesi  mümkün değildir.

•         2012 yılında elde edilen arızi kazançların vergilendirilmesi ile ilgili hükümler aşağıda bentler halinde açıklanacaktır.

•         1-Arızi Olarak Ticari Muamelelerin İcrasından veya  Bu  Nitelikteki Muamelelere Tavassuttan Elde Edilen Kazançlar(GVK  Mad. 82/1)

•         Örneğin, tesadüfen  bir şahsın alıcı ve satıcı arasına girerek, bir malın alım satımına aracılık yaparak bu hizmetinin karşılığı olarak aldığı para arızi kazanç niteliğindedir

•         Bu bende göre bir kazancın arızi kazanç olarak vergilendirilmesi  için, elde edilen kazancın  19.000.-YTL’yi  aşması  gerekir

•         .2-Ticari veya Zirai Bir İşletmenin Faaliyeti ile Serbest Meslek Faaliyetinin Durdurulması veya Terk Edilmesi,Henüz Başlamamış Olan Böyle Bir Faaliyete Hiç Girişilmemesi,İhale,Artırma ve Eksiltmelere İştirak Edilmemesi Karşılığında Elde Edilen Hasılat(GVK Mad. 82/2)

•         3-Gayrimenkullerin Tahliyesi veya Kiracılık Hakkının Devri Karşılığında Alınan Tazminatlar ile Peştamallıklar (Kiracıya Ait Tesisat ve Malların Tahliye ve Devri Sırasında Kiralayan veya Yeni Kiracıya Devrinden Doğan Kazançlar Dahil) (GVK Mad. 82/3)

•         4- Arızi Olarak Yapılan Serbest Meslek Faaliyetleri Dolayısıyla Tahsil Edilen Hasılat (GVK Mad. 82/4)

•         5- Gerçek Usulde Vergiye Tabi Mükelleflerin terk ettikleri işleriyle ilgili olarak Sonradan Elde Ettikleri kazançlar (GVK Mad. 82/5)